top of page

579 results found for ""

  • Seyahat-97 | Yuzu Magazine

    November 2024 | Travel TURKISH BELOW REVIVING the GLAMOUR of the ATHENS RIVIERA words Onur Baştürk In its mid-century heyday, the Athens Riviera was the go-to vacation spot for stars like Brigitte Bardot, Frank Sinatra, and Jackie Onassis. These famous visitors were captivated by the crystal-clear waters, endless sunsets, and the effortless beauty of seaside life. In the ’80s and ’90s, the area saw a wave of American influence, thanks to the presence of a U.S. military base — cue punk music, skate culture, and burgers! Now, years later, the Athens Riviera is buzzing once again. Leading the movement is The Ellinikon, a 6.2-million-square-meter smart city project on the site of the old airport, set to include over 1,100 new residences and Europe’s largest coastal park. But there’s more — and it’s just as cool! Ace Hotel & Swim Club Athens, located in the heart of the Riviera in Glyfada, is one of the newest and most exciting spots. If you've stayed at an Ace before, you already know it’s not just a hotel; it’s an incredible social hub. With 120 rooms, an expansive lobby open to everyone, the all-day restaurant Sebastian, a large pool, and a combined gallery and café area, Ace Athens is ready to live up to this reputation. CIGUË TAKES INSPIRATION FROM A GREEK ARCHITECT The Ace Hotel & Swim Club Athens, designed by French architecture and interior design studio ciguë, draws inspiration from Greek modernism’s nature-integrated approach and the classic charm of ’70s coastal resorts. Ciguë found inspiration in Greek architect Aris Konstantinidis, renowned for his post-war modernist designs and his poetic Anavyssos summer house that harmonized with its surroundings. The completely redesigned interiors feature locally sourced materials like ceramic tiles, wood, and grand plaster frescoes. These Greek elements are seamlessly woven into ciguë’s interpretation of Ace, creating a space that’s both modern and deeply connected to its cultural roots. The hotel’s facade, characterized by bold angles, sharp lines, and striking balconies, merges Brutalist aesthetics with nods to the Japanese Metabolist movement. The result is a sleek, modernist perspective softened by the breezy coastal chic of the ’70s. MURALS BY MANENT AND PROFITIS The hotel’s front facade comes alive with a mural by local street artist Claire Manent, stretching up four stories. Manent’s work mirrors ciguë’s architectural precision, adding a whimsical “imaginary room” facing the sea. The piece takes inspiration from David Hockney paintings and vintage Côte d’Azur posters from the ’60s. Meanwhile, the pool-facing facade features a large-scale mural by Greek artist Panos Profitis, depicting purple seabirds mid-flight. A COOL SPOT All in all, Ace Hotel & Swim Club Athens is a must-visit hotspot of Athens’ creative renaissance, with custom-designed furniture and lighting by ciguë and iconic pieces from the ’60s and ’70s, handpicked by Back To The Future as a tribute to the original building’s era. ATİNA RİVİERA’sı YENİDEN CANLANIYOR Atina Rivierası 20. yüzyıl ortalarında en parlak dönemini yaşarken Brigitte Bardot, Frank Sinatra ve Jackie Onassis gibi ünlülerin gözde tatil yeri olarak öne çıkıyordu. Bu ünlü ziyaretçileri pırıl pırıl sular, uzun gün batımları ve sahil yaşamının sade güzelliği büyülemişti. 80'ler ve 90'larda ise bölgedeki ABD askeri üssünün varlığı nedeniyle bu kez Amerikan etkisi öne çıktı: Punk müzik, kaykay kültürü ve burger! Ve şimdi yıllar sonra Atina Rivierası yeniden hareketleniyor. Eski havalimanının bulunduğu 6,2 milyon metrekarelik araziye yapılan, 1100'den fazla yeni konut ve Avrupa'nın en büyük kıyı parkını bünyesinde barındıracak olan akıllı şehir projesi The Ellinikon bu hareketin en önemli unsuru. Ama elbette daha cool şeyler de var! Rivieranın kalbi Glyfada’da açılan Ace Hotel & Swim Club Athens onlardan biri. Eğer daha önce Ace’lerden birinde kaldıysanız, Ace’in sadece bir otel değil aynı zamanda müthiş bir sosyalleşme yeri olduğunu da bilirsiniz. 120 odalı Atinalı Ace de herkese açık geniş lobisi, zemin katta tüm gün hizmet veren Sebastian isimli restoranı, büyük havuzu ve galeri+kafe alanıyla aynen böyle bir yer olmaya aday. CIGUË, YUNAN MİMARDAN İLHAM ALMIŞ Yunan modernizminin doğayla bütünleşen yaklaşımından ve 70'lerin sahil tatil köylerinin klasik çekiciliğinden ilham alan Ace Hotel & Swim Club Athens projesinin tasarımı Fransız mimarlık ve iç tasarım stüdyosu ciguë’ye ait. ciguë, savaş sonrası modernist tasarımları ve çevresiyle poetik bir uyum yakalayan Anavyssos yazlık eviyle tanınan Yunan mimar Aris Konstantinidis’ten ilham almış. Otelin tamamen yenilenen iç alanları seramik karo, ahşap ve büyük alçı freskler gibi lokal malzemeler ve unsurlar içeriyor. Yunan kültürüne özgü bu bileşenler, ciguë'nün Ace yorumuna sorunsuz bir şekilde entegre edilerek modern bir atmosfer yaratılmış. Cesur açılar, keskin çizgiler ve dikkat çekici balkonlarıyla öne çıkan otelin Brütalist estetikle Japon Metabolist hareketine gönderme yapan cephesi temiz, modernist bir perspektif sunarken 70’lerin hafif sahil şıklığıyla yumuşatılmış. CEPHELERDE MANENT VE PROFITIS’IN ÇİZİMLERİ Otelin ön cephe ise dört kat boyunca uzanan ve sokak sanatıyla tanınan yerel sanatçı Claire Manent’in duvar resmiyle canlandırılmış. Manent’in çalışması, ciguë’nün titiz mimari tasarımının temiz çizgilerini yansıtıyor ve otelin karşısındaki deniz manzarasına bakan hayali bir ekstra odanın fantezisini sergiliyor. Eser, David Hockney resimlerinden ve 60’ların vintage Côte d’Azur posterlerinden ilham alıyor. Binanın havuza bakan cephesinde ise Yunan sanatçı Panos Profitis’in mor deniz kuşlarının uçuşunu betimleyen büyük ölçekli mural işi yer alıyor. COOL BİR SPOT Kısacası Ace Hotel & Swim Club Athens, iç içe geçmiş özel yapım tasarım mobilya ve aydınlatmaları ve otel binasının yapıldığı 60’lar ve 1970'lere saygı duruşu niteliğindeki Back To The Future tarafından seçilmiş ikonik tasarım parçalarıyla Atina'nın yaratıcı uyanışının cool bir spotu olmaya kesinlikle aday!

  • Seyahat

    August 2023 | MEDITERRANEAN | Vol 10 english below TURKISH RIVIERA words & photos Kristina Avdeeva @seasouldiary Yazz Collective photos Fevzi Öndü Y ıldızlara dikkatlice bakınca Orion’u kolayca bulabilirim. Ardından Perseus ve Pleiades’i. Çünkü gökyüzünde tek bir bulut yok. Rüzgâr da yok. Deniz sanki siyah bir ayna gibi gökyüzünü yansıtıyor. Sık sık demir attığımız Wall Bay’e, sadece komşu sahildeki Adaia Göcek restoranın loş ışıkları geliyor. Dalaman Havalimanı uzakta değil gibi. Fethiye’nin şehir ışıkları da dağların arkasından görünüyor. Ama biz battaniyeye sarınmış; şehrin gürültüsünü ve telaşını unutmuş, hiçbir şeyden korkmuyoruz. Bu sihir her gece Göcek koylarında yaşanıyor. TÜRK RIVIERA’SININ EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ Fethiye Körfezi’ni gezerken teknede yemek pişirebilir ya da sadece denizle ulaşılan restoranlarda tembel tembel vakit geçirebilirsiniz. Bu durum Türk Rivierası’nı dünyadaki çoğu yerden ayıran bir özellik. Şöyle anlatayım: Bazen önceden yer ayırtarak karaya demirliyor ve akşam yemeğine gidiyoruz. Park yeri ödemesi yemeğe dahil oluyor. Bu her yerde bu şekilde. Bir yandan da özel bir saygı göstergesi. İskelelerine gelip kıyıdaki hizmetlerini kullanıyor ve yemek yiyorsunuz. Bir diğer eşsiz özellik ise iskelenin kristal berraklıktaki suyunda yüzmek ve demirleyen yatların yanında yelken açma olanağı. Yani diğer insanları ve tekneleri görüyorsunuz, ama etrafınızdaki özgürlük ve güzellik duygusu nedeniyle hâlâ vahşi koyu hissediyorsunuz. Bu büyülü bölgeyi özel kılan da bu. O nedenle birçok ülke ve kıtayı gördükten sonra bile Göcek’e geri dönmek istiyorsunuz. İYİ BİR RÜZGÂR OLDUĞUNDA... Kapı Deresi, Adaia Göcek, Zeytin Restoran, Onno Bar ve diğer mekanlar çam ağaçlarının arasında gizlenmiş ve birbirine yakın mesafede konumlanmış. Bazen yatçılar Göcek Körfezi sınırını geçmez ve tüm haftayı burada geçirmeyi tercih eder. Ama yılın herhangi bir zamanı, birinci sınıf bir yelken için iyi bir rüzgâr olduğunda büyük fırsatlar doğar. Çünkü A noktasından B noktasına gitmek için uzun saatler harcamanıza, acele etmenize gerek kalmaz. En sevdiğiniz şeyi yapabilir ve ardından iskelede durup dağların huzurlu manzarası eşliğinde soğuk biranın tadını çıkarabilirsiniz! KARACAÖREN ADASI’NIN SIRRI Eski zamanlarda, burada sadece Tanrıların yaşamasına izin verilirmiş ve onlar bu pitoresk kıyılar boyunca yer alan antik anıtlarda kendilerini hatırlatan izler bırakmış. O izleri görmek için en iyi rota Likya Yolu. Muğla ve Antalya kıyıları arasında, yaklaşık 300 mil uzunluğundaki Likya Yolu; İz, Cold Water Bay gibi muhteşem yüzme noktalarına, bozulmamış plajlara erişim sağlıyor. Bu kadar uzun bir rota için zamanınız yoksa, ama yine de eski tarihle tanışmak istiyorsanız Gemiler Adası’na (St. Nicholas Adası) gidebilirsiniz. Antik kent kalıntılarını ve turkuaz deniz suyu manzarasını görmek için adanın kuzey tarafında demirleyin. Adanın tepesinde bir deniz feneri var, günbatımı izlemek için mükemmel bir yer! Doğuda Babadağ’ı ve Ölüdeniz manzarasını, batıda ise kaplumbağa şeklindeki Karacaören adasını görebilirsiniz. Bu gizli yeri pek kimse bilmez. Birkaç on yıl önce bir balıkçı ailesi, dünyanın her yerinden gelen yatçıları Türk misafirperverliği ile burada karşılayıp yemek vermeye başladı. Tüm bunlar bugün de devam ediyor. KARADA SOSYALLEŞMEK İÇİN... - Teknede kalan bir münzevinin hayatı dışarı çıkmakla değişebilir! Bunun kanıtı, gastronomi sahnesinde önemli bir oyuncu olarak kendini kanıtlamış, doğayla çevrili bir koyda yer alan Yazz Collective. - Göcek’te lokal markaların yer aldığı butikler arasında yürüyüş D-Marin Resort’ta son buluyor. Burası, bölgedeki tek beyaz kumlu plajıyla en göz alıcı nokta. D Breeze isimli restoranında öğle yemeği yedikten sonra ayaklarınızı denize sokmaya kesinlikle değer. - Eski kasabası, mis kokulu çarşısı ve kayalıklara oyulmuş Likya mezarlarıyla Fethiye de görülmesi gereken bir yer. Fethiye’de otantik Türk lokumu satan “Servet”e mutlaka göz atın. - Fethiye’deki beş yıldızlı Yacht Classic Hotel’in zarif restoranında ise James Bond filmlerinden ilham alın. Nitekim bir keresinde Daniel Craig, birinci sınıf hizmetin ve lezzetli yemeklerin tadını çıkarıp yatçılık hayatına daha fazla aşık olmak için birkaç günlüğüne buraya gelmişti. I can easily find Orion when I look at stars carefully. Then Perseus and Pleiades. Because there is not a single cloud in the sky. No wind either. The sea reflects the sky like a black mirror. Only the dim lights of the Adaia Gocek restaurant on the neighboring beach reach Wall Bay, where we often anchor. Dalaman Airport seems not far. City lights of Fethiye also come into view behind the mountains. But we are covered in blankets; forgotten about the noise and bustle of the city, unafraid of anything. This magic happens every night in Göcek bays. THE MOST IMPORTANT FEATURE OF THE TURKISH RIVIERA While cruising in Fethiye Bay, you can cook on the boat or spend some lazy time at restaurants only accessible by the sea. This is a feature that distinguishes the Turkish Riviera from most places in the world. Let me put it this way: Sometimes we make reservations in advance and anchor ashore to go to dinner. Parking fee is included in the meal. It’s the same everywhere. It’s also a sign of respect. You come to their pier, use their services on the shore and dine. Another unique feature is the opportunity to swim in the pier’s crystal clear water and sail alongside the anchored yachts. So you see other people and boats, but you still feel the wild bay thanks to the sense of freedom and beauty around you. That is what makes this magical place special. That is why you want to come back to Göcek even after seeing many countries and continents. WHEN THERE IS A GOOD WIND... Kapı Deresi, Adaia Göcek, Zeytin Restaurant, Onno Bar, and other venues are hidden among pine trees and located close to each other. Sometimes yachtsmen do not cross the Göcek Bay border and prefer to spend the whole week here. But at a time of the year, when there is a good wind for a first-class sail, great opportunities occur. Because you do not need to rush and spend long hours to get from point A to point B. You can do your favorite thing and then enjoy a cold beer standing on the pier with the peaceful view of the mountains! THE SECRET OF KARACAOREN ISLAND In the old days, only Gods are allowed to live here and they left traces of themselves in these ancient monuments located along these picturesque shores. Lycian Way is the best route to see those traces. The Lycian Way, approximately 300 miles long between the coasts of Muğla and Antalya provides access to magnificent swimming spots and unspoiled beaches such as İz and Cold Water Bay. If you do not have time for such a long route yet still want to meet the ancient history, you can go to Gemiler Island (St. Nicholas Island). Anchor on the north side of the island to see the ruins of the ancient city and the view of tempting turquoise sea water. There is a lighthouse at the top of the island, the perfect place to watch the sunset! You can see Babadag and Oludeniz in the east, and the turtle-shaped Karacaoren island in the west. Not many people know this secret spot. A few decades ago, a fishermen’s family started to serve dinner here welcoming yachtsmen from all over the world with Turkish hospitality. All this continues today. TO SOCIALIZE ON THE LAND... - The life of an anchorite staying on a boat can change by going outside! Evidence of this is the Yazz Collective which has proven itself as a major player in the gastronomy scene and is located in a bay surrounded by nature. - The walk along the local brand boutiques in Göcek ends at D-Marin Resort. This is the most glamorous spot with the only white sand beach in the area. Definitely worth getting your feet in the sea after having lunch at its restaurant named D Breeze. - Fethiye with its old town, fragrant bazaar, and Lycian tombs carved into the rocks is another must-see. Be sure to check out “Servet” which sells authentic Turkish delight in Fethiye. - Get inspired by James Bond movies in the elegant restaurant of the five-star Yacht Classic Hotel in Fethiye. Indeed, Daniel Craig once came here for a few days to enjoy world-class service and delicious food and fall even more in love with the yachting life. for more Print VOL - X AEGEAN & MEDITERRANEAN EDITION Out of Stock Add to Cart

  • Seyahat

    Mayıs 2020 | Seyahat | Japonya Kyoto’da bir ‘ryokan’da kaldım Yazı & Fotoğraflar | Özlem Avcıoğlu Ş u kesinlikle doğru: Japon kültürünü tanımak istiyorsanız mutlaka Kyoto’yu ziyaret etmelisiniz. Çünkü şehir üç yüzyıla yakın Japonya’nın başkenti olduğu için sayısız tarihi ve kültürel mekânı barındırıyor. Ayrıca zen bahçeleri, tapınakları, sokakları ve parklarıyla insan kendini bir filmin içinde gibi hissediyor Kyoto’da. Saatte 320 km hızla gidebilen meşhur Shinkansen, yani hızlı trenle Tokyo’dan 2.5 saatte ulaşılan Kyoto’da deneyimlemeniz gereken en önemli şey bir ‘ryokan’da konaklamak. Ryokan, geleneksel Japon hanı ya da otellerine verilen isim. Katı kural ve prensipleri var. Bir ryokana geldiğinizde ilk iş ayakkabılarınızı kapı önünde çıkarmak. Sadece çorap ya da size verdikleri tokyo ile içerde dolaşabiliyorsunuz! Ryokanlarda sizi geleneksel bir çay seremonisiyle karşılıyorlar. Odaların isimleri de genellikle Japon çiçek ve bitki isimlerini taşıyor. Krizantem süiti, kiraz süiti gibi… Odaların içinde giymeniz için her zaman yukata denilen rahat bir kıyafet bulunuyor. Yemeğe giderken, ryokanın bahçesinde dolaşırken bunu giymeniz bekleniyor. SADECE YER YATAĞI VAR Bütün odaların Japon stilinde döşeli olduğunu hatırlatayım. Yerler tatami denilen, döşeme kaplama gereci olarak kullanılan kalın hasırla kaplı. Odalar fusuma adı verilen kağıt kaplamalı, ince tahtadan yapılma sürme kapılarla ayrılmış. Ryokanlarda futon denilen yer yataklarında yatılıyor. Futonlar genelde oshi-ire denilen dolapların içinde. Akşamları futonları sermek ve sabah kaldırmak oda temizlikçisinin görevi. Kahvaltınız ise sabah odanıza getiriliyor ve tabii ki Japon usulü yiyeceklerden oluşuyor. Ben ryokan deneyimi için Arashimaya bölgesinde, sadece geleneksel bir botla ulaşılan, nehir kıyısındaki Hoshinoya Kyoto ’yu seçtim. Yüzyıllık binaların birinde yer alan Hoshinoya’da neler mi yaptım? Elbette kurala uyup odama ayakkabılarımı çıkararak girdim. Sabahları nefis Japon kahvaltısı yaptım. Zen bahçesinde dinlenip çay merasimine katıldım. Akşamları ise sadece otel misafirlerine hizmet veren, tek tek odalardan oluşan restoranda Kyoto mutfağından minik ama hepsi bir tabloyu andıran yemekleri tattım. Ryokanlarda kalmak istemiyorsanız Aman zincirinin yeni oteli Aman Kyoto, Four Seasons, Westin Miyako ya da Hyatt Regency ’de konaklayabilirsiniz. Bu otellerin içinde de ryokan tarzı döşenmiş odalar bulmak mümkün. BU TAPINAKLARA GİDİLMELİ İkibinden fazla tapınağa sahip şehirde görmeniz gereken en önemli tapınak Altın Pavilyonu ile bilinen Kinka-Ku-Ji. Ayrıca, instagramda sıkça fotoğrafına rastladığımız dört kilometre uzunluğundaki kırmızı tahta kapılardan geçilerek ulaşılan Fushimi Inari Shrine ile her gün rahiplerin ince kumdan elleriyle yaptığı Zen bahçeleriyle bilinen Kodaji Temple da görülmesi gerekenler arasında. GEYŞALARIN BÖLGESİ Kyoto’nun tarihi Gion bölgesi artık sayısı oldukça azalan geyşaların yatılı okullarının da bulunduğu yer. Buradaki sokaklar yerel kıyafetleriyle dolaşan insanlarla dolu olduğu için en çok fotoğraflanan bölge burası Kyoto’da. Aynı zamanda birçok kafe, restoran, ryokan tarzı otel ve başta kimono olmak üzere el yapımı yerel eşya satan dükkân ve butiklere ev sahipliği yapıyor Gion . UNUTMADAN… - Arashiyama bölgesindeki Sagano Bambu Ormanı da Kyoto’da görülmesi gereken, kendinizi çok dingin ve iyi hissedeceğiniz bir yer. - Yemek yemek için çok seçeneğiniz var, ama ben bir çeşit Japon fondüsü olan, et ve sebzeleri önünüzdeki tencereye atarak pişirdiğiniz ‘shabu shabu’yu öneririm. Ama unutmayın, bu özel yemeği servis eden restoranlarda ayakkabılarınızı çıkaracak ve yerde oturacaksınız. Agotsuyu Shabu Shabu bu anlamda en iyi restoranlardan biri. - Nishiki Market ise geleneksel Japon mutfağına özgü her şeyi bulabileceğiniz bir pazar yeri. Taze balıklardan mutfak araç gereçlerine, sezonluk gıdalardan Japon tatlılarına ve tabii sushiye kadar yeme içmeyle ilgili her şey mevcut burada. SEYAHAT | Kategorinin diğer yazıları İzlanda’nın Sırları Rota Karadeniz, hedef ‘doğal izolasyon’ Zamanın durduğu şehir: Harar Kyoto’da bir ‘ryokan’da kaldım Karavan tatiline dair merak ettiğiniz her şey Issızlığın ortasındaki 10 inziva oteli Açıl susam açıl: Marakeş Test sonucunu göstererek uçağa bineceğiz Asya’nın mistik kapalı kutusu: Myanmar Tsipouro içmeden o adadan dönmeyin! Issız kanyonun ortasında: Amangiri Mars'a gitmiş kadar oldum! Buenos Aires’te yapmanız gereken 20 seksi şey

  • Seyahat

    Temmuz 2021 | Volume IV - Y A Z NARU Lime soslu marine barbunu favori Yazı & Fotoğraflar | Onur Baştürk O nca İstanbullu mekan arasında bu yaz Bodrum’da öne çıkacak gurme restoranlardan biri olacak Naru. Mekanın iki ortağı Özgür Arıkan ve Çağlar Kanzık’ın dediği gibi, onlar Bodrumlu bir marka: “Diğer tüm restoranların çoğu kendilerini farklı şehir ve ülkelerde kanıtlamış başarılı zincir markalar. Biz ise Bodrumlu bir Bodrum markasıyız”. Yeme-içme tutkunları Özgür ve Çağlar’ı geçen yaz Dereköy Lokantası vesilesiyle tanıdı. Restoranın yanı başındaki dekorasyon dükkânı Leleg Living’e ise hepimiz ayrıca hayran kaldık. Peki Naru’nun Dereköy Lokantası’ndan farkı neler olacak? İşte iki ortağın yanıtı: “Naru’nun Dereköy’den en büyük farkı plajının olması. Ayrıca sabah saat 10’dan akşama kadar süren bir yemek servisine sahip olması. Naru ve Dereköy’ün mutfakları/menüleri birbirine göz kırpsa da, Naru’da geniş bir kokteyl menüsü ve deniz mahsülü ağırlıklı bir mutfak olacak. Ama Dereköy’de yarattığımız aynı samimiyet ve rahat ortamı Naru’da da yaratmak en baştaki önceliğimiz”. Devamı için... Print YUZU MAGAZINE - IV Out of Stock View Details

  • Seyahat

    January 2023 | Travel | Vol VII english below MASSERIA MOROSETA yazı Onur Baştürk fotoğraflar Salva Lopez O penhouse dergisinin kurucularından Andrew Trotter’nin tasarladığı ilk mimari yapı olan Masseria Moroseta, Puglia kırsalının tam kalbinde, İtalyanlar’ın “Citta Bianca (Beyaz Şehir)” diye tanımladıkları büyüleyici Ostuni’ye sadece üç kilometre uzaklıkta. Masseria Moroseta, bölgede sıkça bulunan ve “masserie” olarak bilinen eski çiftlik evlerinden ilhamla yapılmış modern bir butik otel. Çoğunun yaşı 500’e kadar dayanmış zeytin ağaçlarının olduğu beş hektarlık bir arazinin içinde yer alan otelin yapımında geleneksel teknikler ve yerel malzeme kullanılmış. Sadelik ve basitlik ise tasarımın iki anahtar kelimesi olmuş. AVLUDAKİ UZUN MASALARDA AKŞAM YEMEĞİ Geleneksel çiftlik evlerinde olduğu gibi Masseria Moroseta’da her şey ortadaki avlunun etrafında şekilleniyor. Avluyu bölen ortadaki merdiven ortak alan ve odalara geçişi sağlıyor. Geniş avlu içinde gerçekleşen ve tüm misafirlerin toplu halde uzun masalara oturduğu akşam yemekleri ise Masseria Moroseta’nın olmaz olmazı. Şef Giorgia Eugenia Goggi bu akşam yemekleri için çiftlikte yetişen mevsimsel ürünleri her sabah dikkatli bir şekilde seçiyor ve ortaya her gün değişen geçici bir menü çıkıyor. Yemeklere eşilik eden zeytinyağı da otelin kendi zeytinliğinin üretimi. Şef Goggi, “Soğuk sıkım zeytinyağımız tartışmasız mutfağımızın kahramanı” diyor. EKOLOJİK TASARIM Masseria Moroseta’nın tasarım detayları da özenle düşünülmüş. Sadece görünüm olarak değil, ekolojik olarak da. Mesela tonozlu tavan, taş zemin ve geri dönüştürülmüş yalıtıma sahip 80 cm’lik duvarlar sayesinde otel kışın çok az ısıtmaya ihtiyaç duyuyor. Yazın da klima kullanımı neredeyse minimumda. Çünkü en sıcak günlerde bile içerisi serin oluyor. Ayrıca çapraz havalandırma pencereleri ile tüm alanların ekstra havalandırılmasına gerek kalmıyor. Güneş panelleri tüm otele yeterli elektrik ve ısıyı sağlıyor. Otelin organik çiftliğinde ise hem kendi su kaynakları var hem de yemeklerde kullanılan tüm malzemeler orada yetiştiriliyor. YAKIN MESAFEDEKİ NEFİS KASABALAR Otelden dışarı çıkınca keşfedilecek çok fazla şey var. Mesela arabayla 12 km uzaklıktaki Torre Guaceto. Yapılaşmadan uzak, korunmuş doğal plajlarıyla nefis bir denize sahip olan Torre Guaceto’yu bisiklet kiralayarak gezmek de mümkün. Otele kısa sürüş mesafesinde olan diğer kasabalar da birbirinden nefis: Cisternino, Alberobello, Martina Franca, Lecce ve tıpkı Ostuni gibi göz alıcı bir beyazlığa ve yerleşime sahip Polignano al Mare. MASSERIA MOROSETA writer Onur Baştürk photo Salva Lopez D esigned by Andrew Trotter, co-founder of Openhouse magazine, Masseria Moroseta is right in the heart of the Puglia countryside, just three kilometers from the charming Ostuni, which Italians call "Citta Bianca (White City)". Masseria Moroseta is a modern boutique hotel inspired by the old farmhouses commonly found in the area, known as the “masserie”. Traditional techniques and local materials were used in the construction of the hotel, which is located on a five-hectare land with olive trees, most of which are up to 500 years old. Simplicity and simplicity were the two keywords of the design. DINNER AT LONG TABLES IN THE COURT As in traditional farmhouses, everything in Masseria Moroseta is shaped around the central courtyard. The middle staircase dividing the courtyard provides access to the common areas and rooms. Dinners, which take place in the large courtyard and where all the guests sit at long tables, are a must at Masseria Moroseta. Chef Giorgia Eugenia Goggi carefully selects seasonal farm-grown produce for these dinners each morning, resulting in a temporary menu that changes daily. The olive oil that accompanies the meals is also the production of the hotel's own olive grove. “Our cold-pressed olive oil is the undisputed hero of our cuisine,” says Chef Goggi. ECOLOGICAL DESIGN The design details of Masseria Moroseta have also been carefully considered. Not only visually, but also ecologically. For example, the hotel needs very little heating in winter, thanks to the vaulted ceiling, stone floor and 80cm walls with recycled insulation. In summer, the use of air conditioners is almost at a minimum. It stays cool even on the hottest days. In addition, there is no need for extra ventilation of all areas with cross ventilation windows. EXCELLENT TOWNS NEARBY There is so much to discover once you step out of the hotel. For example, Torre Guaceto, which is 12 km away by car. It is also possible to visit Torre Guaceto, which has a beautiful sea with its protected natural beaches, away from construction, by renting a bicycle. Other towns within a short drive from the hotel are also delightful: Cisternino, Alberobello, Martina Franca, Lecce and Polignano al Mare, which has a striking whiteness and settlement just like Ostuni.

  • Seyahat-94 | Yuzu Magazine

    August 2024 | TRAVEL TURKISH BELOW CAPRI GUIDE words Onur Baştürk MUST-SEE PLACES - MONTE SOLARO: This is the best panoramic view of Capri. From the top of Monte Solaro, 589 meters above sea level, you can see all of Capri, the Gulf of Naples, the Amalfi Coast and, on a clear day, the distant mountains of Calabria. The iconic statue of Emperor Augustus is also on the top of Monte Solaro. The easiest way to reach Monte Solaro is by chairlift. The trip to the top of the mountain takes only 12 minutes. You can take the chairlift from Piazza Vittoria in Anacapri. - SENTIERO DEI FORTINI: One of the most spectacular walks on Capri, the Sentiero dei Fortini stretches from Grotta Azzurra to Punta Carena. Three key points (Orrico, Mesola and Pino) that connect the route, full of cliffs, fjords and deep coves, have recently been restored. You can start your walk either at Grotta Azzurra or at Punta Carena. There are signs along the way to show you the way, don't worry. There are also beautiful tiles explaining the flora and fauna of the area. The walk takes about three hours. - VILLA LYSIS: Discover the secrets of Villa Lysis, built in 1904 by Parisian Jacques d'Adelswärd Fersen and overlooking the breathtaking view of Marina Grande Bay! Over the years, this magnificent villa became a meeting place for artists, intellectuals, poets and writers who traveled to Capri and made the villa famous with their writings. The most iconic detail of Villa Lysis is the grand staircase inscribed with the aphorism "Amori et Dolori Sacrum", which Fersen chose to represent his own life. - CASA MALAPARTE: Designed by the architect Adalberto Libera for the writer and journalist Curzio Malaparte, this villa is considered the best example of 20th century modernist architecture. - VIA KRUPP: The historic road with sharp bends that connects the Charterhouse of San Giacomo with the Augustus Gardens and the Marina Piccola. Built by the German industrialist Friedrich Alfred Krupp, it covers a height difference of about 100 meters. OTHER HIGHLIGHTS Grotta Azzurra, the most famous cave in Capri, illuminated by the deep blue of the sea. The Faraglioni cliffs, one of the most famous spots on the island (take an afternoon boat trip to see the sunset!). Punta Cannone, one of the most beautiful vantage points from which to view the island. And the Punta Carena lighthouse at the very tip of Anacapri. Meanwhile, right next to the Punta Carena lighthouse is the Lido del Faro, a popular beach carved into the rocks. The Lido del Faro is one of the most iconic places on the island, with a saltwater swimming pool. WHERE AND WHAT TO EAT? - DINNER: Terrazza Tiberio, where Chef Nello Siano prepares the menu. Villa Verde, famous for its entertainment and lively atmosphere. Da Paolino, under the lemon trees. Da Tonino for the dishes of the chef Salvatore Aprea. L'Olivo, inside the Jumeriah Capri Palace (try the lemon tagliolini!). Da Gelsomina, one of Capri's landmark restaurants, where the same family has been preparing local specialties for generations (try the ravioli capresi!). Gennaro's in the Hotel La Palma (try the Mezzo Pacheco!). Le Monzu, designed by Le Corbusier, at Punta Tragara, one of Capri's iconic hotels. - LUNCH: La Fontelina, of course, the iconic beach restaurant. a-Ma-Re, just steps away from Il Riccio, where chef Anna Vichi creates traditional dishes that capture the essence of Neapolitan cuisine, including pizzas by renowned pizza chef Franco Pepe. GÖRÜLMESİ GEREKEN YERLER - MONTE SOLARO: Capri’deki en güzel panoramik manzara buradan izlenir. Deniz seviyesinden 589 metre yükseklikteki Monte Solaro'nun zirvesinden Capri’nin tamamı, Napoli Körfezi, Amalfi sahili ve eğer hava puslu değilse Calabria'nın uzak dağlarına kadar uzanan manzarayı görebilirsiniz. İmparator Caesar Augustus'un ikonik heykelinin de Monte Solaro zirvesinde olduğunu hatırlatalım. Monte Solaro'ya ulaşmanın en kolay yolu telesiyej. Dağın zirvesine yolculuk sadece 12 dakika sürüyor. Telesiyeje Anacapri'deki Piazza Vittoria'dan binebilirsiniz. - SENTIERO DEI FORTINI: Capri’deki en muhteşem yürüyüş yollarından biri olan Sentiero dei Fortini, Grotta Azzurra’dan Punta Carena'ya kadar uzanıyor. Kayalıklar, fiyortlar ve derin koylarla dolu güzergâhı birleştiren üç önemli nokta (Orrico, Mesola ve Pino) yakın zamanda onarıldı. Yürüyüşe ister Grotta Azzurra yakınında ister Punta Carena'da başlayın. Yol boyunca size patikayı gösteren işaretler var, merak etmeyin. Ayrıca bölgenin flora ve faunasını açıklayan güzel çiniler de yer alıyor. Yürüyüşü tamamlamak yaklaşık üç saat sürüyor. - VILLA LYSIS: Parisli Jacques d'Adelswärd Fersen tarafından 1904’de inşa edilen ve Marina Grande Körfezi'nin nefes kesici manzarasına bakan Villa Lysis’in sırlarını keşfedin! Bu muhteşem villa, yıllar içinde Capri'ye seyahat edip yazılarıyla villayı ünlü yapan sanatçılar, entelektüeller, şairler ve yazarlar için bir buluşma noktası haline gelmiş. Villa Lysis'in en ikonik detayı, Fersen'in kendi hayatını temsil etmesi için seçtiği "Amori et Dolori Sacrum" aforizmasının yazılı olduğu büyük merdiven. - CASA MALAPARTE: Mimar Adalberto Libera tarafından yazar ve gazeteci Curzio Malaparte için tasarlanmış bu villa, 20. yüzyıl modernist mimarisinin en iyi örneği olarak biliniyor. - VIA KRUPP: San Giacomo Charterhouse ile Augustus bahçeleri ve Marina Piccola'yı birbirine bağlayan, keskin dönüşleri olan tarihi patika. Alman sanayici Friedrich Alfred Krupp tarafından yaptırılan patika, yaklaşık 100 metrelik bir yükseklik farkını kapsıyor. DİĞER ÖNEMLİ NOKTALAR Denizin masmavi rengiyle aydınlanan Capri’deki en meşhur mağara Grotta Azzurra. Adanın en meşhur noktalarından biri olan Faraglioni kayalıkları (Akşamüstü tekne turu alın ve günbatımı orada seyredin!). Adayı seyretmek için en güzel seyir noktalarından biri olan Punta Cannone. Ve Anacapri’nin en uç noktasındaki Punta Carena deniz feneri. Bu arada Punta Carena deniz fenerinin hemen yanına konumlanmış Lido del Faro, kayalara oyulmuş popüler bir plaj. Tuzlu suya sahip bir yüzme havuzunun da olduğu Lido del Faro adanın ikonik yerlerinden biri. NEREDE, NE YENİLİR? - AKŞAM YEMEĞİ İÇİN: Şef Nello Siano’nun menüsünü hazırladığı Terrazza Tiberio. Hem eğlencesi hem de canlı atmosferiyle meşhur Villa Verde. Limon ağaçları altındaki Da Paolino. Şef Salvatore Aprea’nın yemekleri için Da Tonino. Jumeriah Capri Palace içindeki L’Olivo (limonlu tagliolini’sini deneyin!). Nesillerdir aynı ailenin lokal spesiyaliteler hazırladığı Capri'nin simge restoranlarından Da Gelsomina (özellikle ravioli capresi’yi deneyin!). Hotel La Palma’daki Gennaro’s (Mezzo Pacheco deneyin!). Capri'nin ikonik otellerinden Punta Tragara'da yer alan, Le Corbusier tarafından tasarlanmış Le Monzu. - ÖĞLE YEMEĞİ İÇİN: Tabii ki ikonik plaj restoranı La Fontelina. Şef Anna Vichi’nin Napoliten mutfağının özünü yansıtan geleneksel yemekler yaptığı, aynı zamanda ünlü pizza şefi Franco Pepe’nin pizzalarının da yer aldığı Il Riccio’dan sadece birkaç adım ötedeki a-Ma-Re.

  • Seyahat

    Şubat 2022 | Seyahat | Suudi Arabistan Dev projelerle Dubai’yi geçebilir mi? SUUDİ ARABİSTAN Yazı | Oktay Tutuş S uudi Arabistan tatile gidilebilecek bir yer olarak zihinlerde yer etmiş değil. Ama çok yakında işin bu boyutu da gerçekleşmiş olacak. Çünkü Suudi Arabistan onu tanımladığımız ya da bildiğimiz tüm kalıpların altından üstünden çıkarak kendine bambaşka bir yol çiziyor. Sürdürülebilirlik ve karbon emisyonu sıfır bir yapılaşma anlayışıyla, ülkenin uçsuz bucaksız çöllerinde, Kızıldeniz kıyısındaki el değmemiş sahil şeridinde, hemen açığındaki adalarda ve eskiden petrol çıkartmak için kullanılmış platformlarda hali hazırda yapılmakta olan dev projelerle çılgın bir gelecek vizyonu ortaya koyuyorlar. Tüm bunları yaptıran şey ise belli: Petrolün bağımlısı olmaktan uzaklaşma hedefi. KAYALIKLARA OYULAN DEV OTEL Şu anda konuşulan en yeni projelerden biri ünlü mimar Jean Nouvel’e ait. Sharaan Doğal Koruma Bölgesi içindeki Alula’da yer alan ve UNESCO Dünya Mirası Hegra’ya yakın konumlanacak bir kaya tasarladı Nouvel. Kaya diyorum, çünkü Sharaan Resort devasa bir kayalığın içine oyularak yapılıyor! Duvarları, balkonları, pencereleri, tabanı ve tavanı kızıl kayalıklardan oluşacak Sharaan Resort, dünyanın en lüks otellerinden biri olmaya aday. Bölgenin bozulmamış oluşu Nouvel’i çok etkilemiş. O da etkileyici bir mimari eser bırakmaya karar vermiş. Projenin bitmesine ise sadece bir yıl kaldı. KENGO KUMA’NIN KIZILDENİZ’DEKİ PROJESİ Sadelik ve fonksiyonellik ustası Kengo Kuma da diğer bir Suudi Arabistan projesinin başında. O da Kızıldeniz’in üzerine villalar yapıyor. Çünkü Kraliyet ailesi bugüne dek neredeyse ayak basılmamış ve turizmle kirlenmemiş ülkenin Kızıldeniz kıyısını turizm ve yerleşime açmak istiyor. 2030’da tamamlanacak bu lüks tatil beldesini, kendi kendine yetebilen yapılardan oluşan devasa bir kıyı köyü olarak düşünün. Kengo Kuma bu projenin 22 adasından biri olan Ummahat Alshaykh üzerinde bir dizi lüks villa ve diğer binaların tasarımıyla bir süredir meşgul. Kuma, kendisinden bekleneceği üzere bu Maldivler’i andıran yerde tuz ve suya dayanıklı Accoya ağacı kullanacak. Şu anda “Hotel 11” olarak bilinen projenin en etkileyici kısmını ise Designboom’a verdiği röportajda şöyle açıklıyor Kuma: “Bir çöl adasında deneyimlenebilecek en güzel şey, gökyüzünü gece görmek. Bu nedenle adanın tamamında ışık kirliliğini önlemek için sadece düşük şiddetli aydınlatma kullanılmasını önerdik. Projenin kendisi bölgedeki en büyük, sertifikalı, karanlık gökyüzü rezervi”.

  • Seyahat

    February 2024 | Travel english below The Landing House in Joshua Tree words Alp Tekin photos Ye Rin Mok K aliforniya'daki Joshua Tree Ulusal Parkı girişinden sadece birkaç dakika uzaklıkta bulunan Landing House, Mojave Çölü'nün engebeli doğal manzarasına entegre edilmiş modern bir ahşap ev. Mimarisi Industry of All Nations’a ait, tamamen sürdürülebilirlik üzerine tasarlanan ev, mahremiyet ve huzur için tasarlanmış bir sığınak olarak tanımlanabilir. Stratejik olarak dikilmiş bir Yucca ağacının konukları karşıladığı Landing House’un Homestead Modern’den kiralanabildiğini de not belirtmiş olalım. L ocated just minutes from the entrance to Joshua Tree National Park in California, the Landing House is a modern log home integrated into the rugged natural landscape of the Mojave Desert. The house, whose architecture belongs to Industry of All Nations, is designed entirely on sustainability. It can be described as a shelter designed for privacy and tranquility. We should also note that the Landing House, where a strategically planted Yucca tree welcomes g uests, can be rented from Homestead Modern.

  • Seyahat

    July 2024 | Vol 13 TURKISH BELOW ANA LUI ‘Island life is definitely something that makes me happy!’ words Onur Baştürk photos Ana Lui A na Lui has been a travel photographer in Ibiza for 13 years and the first thing I feel when I look at her photos is..: Naturalness, simplicity and, of course, the desire to live on the island because of the appetizing energy of life in her Ibiza + Mallorca photos... I caught up with the ever-mobile Ana in Mallorca and quickly asked her everything I was curious about. Would you say that finding good light and being constantly on the move are the two most important elements of your life? What other elements would you add? Yes, I only use natural light, and I always try to feel the space before I shoot. I believe there is beauty in everything - in every subject, in every place, in every person. It's just a matter of capturing it in the most serene and loving way. Thanks to Instagram, travel photography has become a profession that everyone aspires to. What advice would you give to those who want to do it? I think starting locally is a great idea for all beginners. Photograph and film all the new businesses or cool artisans in your town. Having an existing content makes you more desirable to all the magazines, blogs and brands that need images from your area. I remember shooting most of the places in Ibiza just for fun before I was approached by Condé Nast Traveller. My best advice is to be proactive and create every day! What are the most impressive places that you have ever photographed? Every place is so unique and special, but I think for me, in terms of nature and landscape, it was the Azores. I also loved my little trip to Harbour Island in the Bahamas, which was a totally idyllic place where all my senses relaxed and felt nourished. Interior design often plays a major role in your photos. What style of interiors do you like? I love interiors. I'm currently launching my new business called "Core Living", which will focus on renovating old houses in Mallorca and transforming them into modern living sanctuaries, focusing mainly on sustainability and well-being. I love functional spaces that are very simple yet soothing. Our home should be a sanctuary, a place where we can escape from the chaos of the world and find inner peace. I PRACTICE IQM EVERY DAY AND BEFORE/DURING EVERY SHOOT Can you tell us about the Quantum Healing (IQM) that you practice every day? How did you begin to work with this technique? Do you practice this technique before the photo shoot? I started practicing Quantum Healing in 2019, but before that I used a lot of visualization techniques, created vision boards for each year and did daily affirmations, which I think helped me a lot in booking my dream photography clients and getting the most amazing travel jobs. I practice IQM every day and before/during every shoot I do and this is something I will be talking about in my upcoming photography workshop. I'm super excited to share my techniques and holistic approach to photography with everyone very soon! IBIZA IS MORE RAW AND SPONTANEOUS What are the most impressive places that you have ever photographed? Every place is so unique and special, but I think for me, in terms of nature and landscape, it was the Azores. I also loved my little trip to Harbour Island in the Bahamas, which was a totally idyllic place where all my senses relaxed and felt nourished. You love Mallorca and Ibiza. What makes you happy about these two islands? Island life is definitely something that makes me happy! With a Mediterranean climate, stunning landscapes and beautiful beaches, these islands are perfect for relaxing. Mallorca's rich history, beautiful architecture, vibrant culture and delicious cuisine combined with a very interesting arts and crafts scene make it the place where I feel most at home. Ibiza, famous for its nightlife, is a little wilder. Ibiza is more raw and spontaneous. Both islands encourage a healthy and active lifestyle, with plenty of opportunities for hiking, swimming and sunbathing, as well as access to local and fresh produce. SHOOTING THE MADE IN IBIZA BOOK WAS AN INCREDIBLE EXPERIENCE What are your favorite places in Mallorca and Ibiza? In Mallorca I am currently based in Palma and very close to the Santa Catalina area. I enjoy having all the healthy cafes, yoga studios, fresh markets and beautiful seafront on my doorstep. Away from Palma, I love walking around Biniaraix, Formentor beach, Portixol for a quick drink at sunset, I love the drive from Deia to Andratx and I am really into the nudist part of Es Trenc beach at the moment. In Ibiza you can usually find me having breakfast at Passion in Marina Botafoch, lunch at La Paloma in the middle of the island and dinner at Hambre in Santa Eulalia or Il Buco in Santa Gertrudis. I also love Ses Boques for a quick dip and a plate of fried sardines, Dalt Vila old town for a sunset cocktail, hidden beaches around San Joan and for clubbing I think I'm a HI Ibiza girl (toilet is the place to be). I'm serious, the best party is always at the HI toilet! Your photographs are also featured in the book "Made in Ibiza". What parts of the island have you photographed? And can you tell us about the more undiscovered, hidden corners of Ibiza? Shooting the Made In Ibiza book was an incredible experience. Because I have been living on the island for 13 years, I met people and creatives I had never met before. Focusing on the talented artisans, farmers and artists who make the island a better place showed me another side of the island. We visited and photographed all the talents all over the island, either in their homes or at their workplaces. I learned a lot about the roots of Ibiza and I am very lucky to have been part of this project. SOMERTIMES THE PACE HERE IS SLOW AND STAGNANT, BUT I LEARN TO APPRECIATE IT MORE AND MORE EACH YEAR What are your favorite things about Mediterranean culture? I think a healthy lifestyle and being outdoors most of the time. Spaniards are very active and social people. They like to be outside and they like to get together and celebrate life. Celebrating the little things in life and having a siesta or a lazy Sunday, prioritizing mental well-being is something we shouldn't take for granted. Sometimes the pace here is slow and stagnant, but I learn to appreciate it more and more each year. ANA LUI ‘Ada yaşamı kesinlikle beni mutlu eden bir şey’ 13 yıldır Ibiza’da yaşayan seyahat fotoğrafçısı Ana Lui’nin fotoğraflarına bakınca ilk hissettiğim şeyler: Doğallık, sadelik ve tabii Ibiza + Mallorca fotoğraflarındaki iştah açıcı yaşam enerjisi sebebiyle adada yaşama isteği… Sürekli hareket halindeki Ana’yı Mallorca’da yakaladım ve ona hızlıca merak ettiğim her şeyi sordum. Her gün uyguladığın Kuantum Şifası’nı (IQM) anlatabilir misin? Bu teknikle çalışmaya nasıl başladın? Bu tekniği fotoğraf çekiminden önce mi uyguluyorsun? Kuantum Healing’i 2019'da uygulamaya başladım, ama öncesinde de birçok görselleştirme tekniği kullanıyordum. Her yıl için vizyon panoları oluşturuyor ve hayalimdeki fotoğrafçılık müşterilerini ve en harika seyahat işlerini almamda bana çok yardımcı olduğuna inandığım günlük olumlamalar yapıyordum. IQM'yi her gün, yaptığım her çekimin öncesinde, çekim sırasında uyguluyorum. Ve bu teknik yakında yapacağım fotoğrafçılık atölyemde bahsedeceğim bir şey. Tekniklerimi ve bütünsel fotoğrafçılık yaklaşımımı herkesle paylaşacağım için çok heyecanlıyım! Instagram sayesinde seyahat fotoğrafçılığı herkesin özendiği bir meslek haline geldi. Bunu mesleği yapmak isteyenlere ne tavsiye edersin? Bence yerelden başlamak tüm yeni başlayanlar için harika bir fikir. Şehrinizdeki yeni işletmeleri ya da havalı zanaatkârları fotoğraflayın. Mevcut bir içeriğe sahip olmak, bölgenizden görüntülere ihtiyaç duyan tüm dergiler, bloglar ve markalar için sizi daha cazip hale getirir. Condé Nast Traveller'dan teklif almadan önce Ibiza'daki çoğu yeri sırf eğlence olsun diye çektiğimi hatırlıyorum. En iyi tavsiyem proaktif olun ve her gün içerik oluşturun! Şimdiye kadar fotoğrafladığınız en etkileyici yerler? Her yer çok eşsiz ve özel, ama sanırım doğa ve manzara açısından benim için Azor Adaları'ydı. Ayrıca Bahamalar'daki Harbour Island'a yaptığım küçük geziyi de çok sevdim. Tüm duyularımın rahatladığını ve beslendiğini hissetmiştim. Tam anlamıyla pastoral bir yerdi. Fotoğraflarında iç tasarım genellikle başrolde. İç mekan tasarımlarında hangi stili seviyorsun? İç mekanlara bayılıyorum. Şu anda Mallorca'daki eski evleri yenilemeye ve onları modern bir yaşam mabedine dönüştürmeye odaklanacak olan “Core Living” adlı yeni işimi başlatıyorum. Esas olarak sürdürülebilirlik ve iyi yaşamak üzerine odaklanıyorum. Oldukça sade ama rahatlatıcı olan işlevsel alanları seviyorum. Evimiz bir sığınak gibi, dünyanın kaosundan kaçabileceğimiz ve iç huzuru bulabileceğimiz bir yer olmalı. Mallorca ve İbiza'yı çok seviyorsun. Bu iki adada seni mutlu eden nedir? Ada yaşamı kesinlikle beni mutlu eden bir şey! Akdeniz iklimi, çarpıcı manzaraları ve güzel plajlarıyla bu adalar dinlenmek için mükemmel. Mallorca'nın zengin tarihi, güzel mimarisi, canlı kültürü ve lezzetli mutfağıyla son derece ilginç sanat ve zanaat ortamı birleşince kendimi en çok evimde hissettiğim yer haline geliyor. Gece hayatıyla ünlü Ibiza'nın biraz daha vahşi bir doğası var. Ibiza daha ham ve spontane. Her iki ada yürüyüş yapmak, yüzmek ve güneşlenmenin yanı sıra lokal ve taze ürünlere erişmek için pek çok fırsat sunan sağlıklı ve aktif bir yaşam tarzını da teşvik ediyor. Mallorca ve Ibiza'da en sevdiğin yerler? Mallorca'da şu anda Palma'dayım ve Santa Catalina bölgesine çok yakınım. Tüm sağlıklı kafelerin, yoga stüdyolarının, taze pazarların ve harika deniz kenarının kapımın önünde olmasından çok keyif alıyorum. Palma dışında Biniaraix, Formentor plajı ve hızlı bir gün batımı ‘drink’i için Portixol çevresinde yürüyüş yapmaktan çok hoşlanıyorum. Deia'dan Andratx'a gitmeyi seviyorum ve şu anda Es Trenc plajının çıplaklar kısmına gerçekten ilgi duyuyorum. Ibiza'da ise beni genellikle Marina Botafoch'taki Passion'da kahvaltı ederken, adanın ortasındaki La Paloma'da öğle yemeği yerken ve Santa Eulalia'daki Hambre ya da Santa Gertrudis'teki Il Buco'da akşam yemeği yerken bulabilirsiniz. Ayrıca bir porsiyon kızarmış sardalya için Ses Boques'u, gün batımı kokteyli için Dalt Vila eski kentini, San Joan çevresindeki gizli plajları seviyorum. Kulübe gelince… Sanırım ben bir HI Ibiza kızıyım (olunması gereken yer tuvaleti). Ciddiyim, en iyi parti her zaman HI Ibiza’nın tuvaletinde! Fotoğrafların “Made in Ibiza” kitabında da yer alıyor. Adanın hangi bölgelerini fotoğrafladın? Ve bize İbiza'nın daha keşfedilmemiş, gizli köşelerinden bahsedebilir misin? Made In Ibiza kitabını çekmek inanılmaz bir deneyimdi. Çünkü 13 yıldır adada yaşıyorum, daha önce hiç tanışmadığım insanlarla, yaratıcılarla tanıştım. Adayı daha iyi bir yer haline getiren yetenekli zanaatkârlara, çiftçilere ve sanatçılara odaklanmak bana adanın başka bir yönünü gösterdi. Adanın dört bir yanındaki tüm yetenekleri evlerinde ya da iş yerlerinde ziyaret ederek fotoğrafladık. İbiza'nın kökleri hakkında çok şey öğrendim ve bu projede yer aldığım için çok şanslıyım. İyi ışık arayışı ve sürekli hareket halinde olmanın hayatının en önemli iki unsuru olduğunu söyleyebilir miyiz? Başka hangi unsurları eklerdin? Evet, sadece doğal ışık kullanıyorum ve çekimden önce her zaman mekanı hissetmeye ve rahatlamaya çalışıyorum. Her şeyde güzellik olduğuna inanıyorum. Her konuda, her yerde, her insanda… Önemli olan bunu dingin ve sevgi dolu şekilde yakalamak. Akdeniz kültüründe en sevdiğin şeyler neler? Sağlıklı bir yaşam tarzı ve çoğu zaman açık havada olmak. İspanyollar oldukça aktif ve sosyal insanlar. Dışarda olmayı ve hayatı kutlamak için bir araya gelmeyi seviyorlar. Hayattaki küçük şeyleri kutlamak ve zihinsel sağlığa öncelik vererek siesta ya da tembel bir pazar günü geçirmek hafife almamamız gereken bir şey. Bazen buradaki tempo yavaş ve durgun olabiliyor, ama ben her geçen yıl bunun değerini daha iyi anlıyorum. for more Print VOL XIII - AEGEAN & MEDITERRANEAN EDITION 590,00₺ Price Add to Cart

  • Yuzu Magazine | yuzumagazine.com

    Travel + Design & Interiors+ People + Art & Culture + Botany + Yuzu Film | instagram @yuzu.mag CURRENT ISSUE SPRING 2025 BUY NOW HIGHLIGHTS VOL-15 SPRING SALONE 2025 RESCHIO ETEREO CASA FOSCOLO JOHN SHARP DESIGN & INTERIORS MEET THE FOUNDERS of ALCOVA VALENTINA CIUFFI & JOSEPH GRIMA TRAVEL Design-Filled: HIPSTERS HOTEL DESIGN & INTERIORS a SEASIDE HOME in BRITISH COLUMBIA DESIGN & INTERIORS FLØIRESTAURANTEN REBORN: Old Soul, New Vibe DESIGN & INTERIORS ORIGIN MADE CRAFTING TOMORROW from YESTERDAY DESIGN & INTERIORS REDEFINING MODERN LIVING on the EAST COAST DESIGN & INTERIORS BROOKLYN SANCTUARY: a MODERN ECLECTIC HAVEN DESIGN & INTERIORS SALONE 2025 BUILDINGS WORLDS FIT for the FUTURE TRAVEL the ARISTOCRAT FAMILY’S VISION of PARADISE RESCHIO PEOPLE RESIN & RESOLVE: How Tina Frey Turned Passion into Design PEOPLE CLEMENT BRAZILLE ‘Playing with limits is a recurring theme in my work’ BOTANY JOHN SHARP TURNING GARDENS INTO LIVING THEATERS More Content DESIGN & INTERIORS See More YUZU FILM See More TRAVEL See More WHERE YOU CAN FIND US EUROPE FRANCE: Paris UK: London SPAIN: Barcelona, Madrid, Bilbao. PORTUGAL: Lisbon, Porto. BELGIUM: Antwerp, Brussels, Gent, Zaventem. GERMANY: Berlin. TURKIYE: -Istanbul All Minoa Bookstores (Akaretler, Nişantaşı, Beyoğlu Tepebaşı, Maslak, Bağdat Caddesi, Etiler) Bey Karaköy Petra Gayrettepe -Bodrum Gibi Bodrum US CA / Los Angeles, San Diego, San Jose, Sacramento, Roseville. NY / New York, New Hartford. FL / Miami, Orlando, Jacksonville, Fort Myers, Fort Lauderdale. GA / Atlanta, AZ / Phoenix, WA / Seattle CANADA Toronto, Vancouver, Montreal. O nline Shop and Subscription YUZU SHOP INSTAGRAM @yuzu.mag

  • Seyahat

    August 2023 | Travel english below GASTRO LISBON D eniz ürünlerinin başrolde olduğu Lizbon’un gastronomi dünyası eski ve yeni nesil restoranlarıyla beraber yükselişte. Yuzu’nun nokta atışı tavsiyelerine kulak verin… - Bairro do Avillez. İki Michelin yıldızlı şef Jose Avillez’in Chiado’da konumlanmış bu cool ve büyük restoranı üç ayrı mutfaktan oluşuyor. Şaşırtıcı bir Taberna, m enüde deniz ürünlerinin kral olduğu Pateo, gastro bar niteliğindeki Mini Bar. Pizarria Lisboa ile hediyelik eşya dükkânı Mercearia da cabası. - O Velho Eurico. Bu modern ‘taberna’, yani meyhanede geleneksel bir Portekiz yemeği olan Bacalhau à Brás’ın yeni versiyonu mutlaka denenmeli. - Taberna da Dua das Flores. Dışardan bakınca Lizbon’un eski meyhaneleri gibi. Ama yemekleri yenilikçi. Mesela Kore yemeği Galbi’yi Portekiz Mutfağı’na göre yorumluyorlar. - Sea Me. Lizbon'un en popüler deniz ürünleri restoranı olan Sea Me, Portekiz’in tipik balıkçı ve birahane stilini Japon suşi barıyla bir arada sunuyor. Izgara balıklardan tutun da yengeç, ıstakoz ve istiridye dahil devasa deniz ürünü tabaklarının yer aldığı menü her açıdan göz kamaştırıcı. - Lumi Rooftop. Bairro Alto’nun kalbindeki bu rooftop, aynı ismi taşıyan otelin tepesinde. Akşamüstü kokteylleri için ideal. - Java. Nehre bakan olağanüstü manzarada soluklanmak için ideal rooftop barlardan biri. - JNcQUOI. Avenida da Liberdade üzerindeki bu lüks restoran yemekle moda dünyasını bir arada sunuyor. Girişte lüks markaların yer aldığı bir mağaza, içeriye girince ise iki farklı restoran ve bar sizi karşılıyor. Özellikle Uzakdoğu mutfağına odaklanmış bahçedeki restoran hayli görkemli. Yanı sıra en üst katta bir de ‘private club’ bulunuyor. - Cervejaria Ramiro. Lizbon’a gidenlerin ya da daha önce gitmişlerin mutlaka listesinde olan bu geleneksel deniz ürünleri restoranına rezervasyonla gidilmiyor. Bu yüzden dikkat: En az 30 dakika kapıda yer açılmasını bekliyorsunuz. - Belcanto. 1958'de açılan Belcanto, 2012’de şef José Avillez’in işin başına geçmesiyle tamamen yenilendi ve sonraki yıllarda peş peşe iki Michelin yıldızına sahip oldu. “Dünyanın En İyi 50 Restoranı Listesi”nin gediklisi olan Belcanto, fine-dining meraklısı için. - Oficio. Yeni nesil bir Lizbon restoranı. Özellikle közlenmiş domates soslu pırasası denenmeli. - Boi Cavalo. Alfama tarafında eski bir kasabın içinde açılmış, Portekiz yemeklerine modern bir yorum katan restoran. - Prada Mercearia. Saf kaju, dukkah isimli baharat karışımı ve hindistan cevizi sosunun bir arada bulunduğu hake balığını yiyin. Sonra da lor, nane ve incirle yaptıkları tatlıyı. - Gin Lovers. 19. yüzyıl yapımı binaya konuşlanmış EmbaiXada isimli merkezin içinde yer alan bu kokteyl bar, Lizbon’un en iyilerinden biri. - Da Noi. Daha önce JNcQUOI’de çalışmış Tomas Blades ve Michel Lonodjine’in yeni açtıkları bu restoranın en popüleri; çıtır domuz parçaları ve beyaz fasulyeyle sunulan, Roma’nın ünlü makarna çeşidi “cacio e pepe”nin yorumlandığı tabak. - Taberna Moderna. Özellikle öğle yemeği için gidilen popüler ve lezzetli bir restoran. AYRICA… - Güzel bir şarküteri tabağı eşliğinde iyi bir şarap içmek için gidilecek adresler: Black Sheep, o Pif, A Viagem das Horas, Holy Wine ve Comida Independente. - “Daha fazla yemek keşfi yapmalıyım” diyenler için Arkhe, Cavalariça, SALA de Joao Sa, Crouton ve Essencial. - İyi bir bakery dükkânı arayanlar ise Terra Pao, The Millstone, ISCO ve Micro Padaria’ya uğramalı. - Dışında milföy içinde krema olan, cupcake görünümlü meşhur tatlı çeşidi Nata’yı ise Manteigaria’da denemeli. T he gastronomy world of Lisbon is on the rise, with both old and new generation restaurants focusing on seafood. Check the Yuzu’s spot-on pieces of advice… - Bairro do Avillez. This cool and big restaurant in Chiado by two Michelin-starred chefs Jose Avillez serves three diverse cuisines. A stunning Taberna, Pateo, where the seafood is supreme, and Mini Bar like a gastro bar. Pizzeria Lisboa and gift shop Mercearia are a plus. - O Velho Eurico. The new version of Bacalhau à Brás, a traditional Portuguese dish, is a must-try at this modern “taberna”. - Taberna da Dua das Flores. From the outside, it seems like one of Lisbon's old taverns. However, the meals are innovative. For example, they interpret the Korean dish Galbi within Portuguese Cuisine. - Sea Me. The most popular seafood restaurant in Lisbon, Sea Me, blends traditional Portuguese fishermen and pub styles with a Japanese sushi bar. The menu is spectacular in every way, from grilled fish to massive seafood plates including crab, lobster, and oysters. - Lumi Rooftop. This rooftop is located at the top of the same-named hotel in the heart of Bairro Alto. Ideal for evening cocktails. - Java. One of the best rooftop bars for taking in the breathtaking view of the river. - JNcQUOI. On Avenida da Liberdade, this luxury restaurant mixes food and fashion. When you enter, you are greeted with a shop with fancy brands and two distinct restaurants and bars. The garden restaurant, which specializes in Far Eastern food, is extremely stunning. In addition, there is a private club on the top floor. - Cervejaria Ramiro. This traditional seafood restaurant, which is on the list of people who have gone to Lisbon or have been before, does not accept reservations. So be advised: you wait at least 30 minutes to get in. - Belcanto. Belcanto, which opened in 1958, was entirely rebuilt in 2012, with chef José Avillez taking over and it received two Michelin stars in a row in the years that followed. Belcanto, a regular in the "World's 50 Best Restaurants List," is for those who love fine-dining. - Oficio. A new generation Lisbon restaurant. Especially the leek with roasted tomato sauce should be tried. - Boi Cavalo. A restaurant with a modern spin on traditional Portuguese dishes has opened in an old butcher shop on the Alfama side. - Prada Mercearia. Try hake fish with pure cashew, dukkah spice mix, and coconut sauce. And then the dessert they made with curd, mint, and figs. - Gin Lovers. This cocktail bar, located in the center called EmbaiXada and in a 19th-century building, is one of the best in Lisbon. - Da Noi. The most popular dish at this restaurant, which has just been opened by Tomas Blades and Michel Lonodjine, both of whom formerly worked at JNcQUOI, is an interpretation of Rome's famous pasta type "cacio e Pepe,” served with crispy pork chunks and white beans. - Taberna Moderna. A popular and delicious restaurant, especially for lunch. MOREOVER … - Places to go for good wine and a delicious delicatessen plate: Black Sheep, o Pif, A Viagem das Horas, Holy Wine, and Comida Independente. - For those who think, “I need to discover more food”; try Arche, Cavalariça, SALA de Joao Sa, Crouton and Essential. - If you are looking for a good bakery, you should stop by Terra Pao, The Millstone, ISCO, and Micro Padaria. - You should try Nata, the famous cupcake-like dessert with puff pastry on the outside and cream inside, in Manteigaria.

  • Seyahat

    Ağustos 2021 | Volume IV - Y A Z DENİZDEN SOFRAYA Sabah balığa çık, öğle yemeğinde ye Yazı & Fotoğraflar | Onur Baştürk S abah saat 06.00 dolayları. Susona Bodrum LXR’daki odamdan apar topar çıkıyorum. Öncesinde her şeyimi yanıma aldım mı diye son bir kez kendime yoklama çekiyorum. En önemli şey Canon fotoğraf makinem. O varsa tamam! Sonuçta sabahın bu vaktinde kalkmamın nedeni balıkçıları çekecek olmam. Makineyi unutursam yandım. Evet, balığa gidiyorum. Daha doğrusu balık tutanların yanına... Otelin iskelesine vardığımda ekip hazır, beni bekliyor: Frankie’nin sahibi ve aynı zamanda TURYİD Başkanı Kaya Demirer, otelin müdürü Funda Eratıcı, Susona Bodrum LXR Executive şefi Gökhan Sınmaz ve her şeyi organize eden Kiraz PR’ın sahibi sevgili Yeşim Aksoy. Elimde Funda’nın hazırladığı kahveyle bizi takaların balık tuttuğu yere götürecek tekneye bindiğimde, Torba koyuna vuran güneş ışığının yansımalarına bakıyor ve şöyle iç geçiriyorum: Sabahın bu saatleri şahane, yaz boyu erken kalk ve bu saatleri yaşa! İç geçirmelerime güveniyorum, kesin yapacağım. Devamı için... Print YUZU MAGAZINE - IV Out of Stock View Details

  • Seyahat

    March 2023 | Travel | VOL 9 SPIRIT of ORIENT EXPRESS words Alp Tekin The first and most famous example of the luxury train travel experience is undoubtedly the 150-year-old Orient Express. This train, which connects Paris and Istanbul, is one of the starting points for the concept of luxury travel. From 1883 until First World War, the carriages of the Orient Express carried countless diplomats, aristocrats, artists, and kings. Even the agreement that ended the First World War was signed in car number 2419 of this train. After this agreement, the journeys of the Orient Express were also history, and various countries and museums protected the train’s carriages. Until recent years... With the change in travel culture and the emergence of experience-oriented ‘slow tourism’, the spirit of luxury train travel and the Orient Express started to live again. ONCE A YEAR, PARIS - ISTANBUL The first brand to keep the spirit of the Orient Express alive is the Belmond Hotel Group, which owns many hotels around the world, including the Cipriani Hotel in Venice. In fact, Belmond began working on the luxury train concept in 1977, calling it “Venice Simplon-Orient-Express, A Belmond Train” or VSOE for short. Exactly 40 years after that date, Belmond, which has been part of LVMH since 2019, has introduced the Eastern Oriental Express on the Far East route in addition to the VSOE train. The most interesting of the Belmond trains is undoubtedly the VSOE. In addition to its iconic trip from Paris to Istanbul once a year, the VSOE route passes through the following cities between March and November: Paris, Cannes, Florence, Venice, Rome, Verona, Vienna, Innsbruck, Prague, Budapest, Bucharest, Geneva, Brussels, and Amsterdam. for more Print VOL - IX SPRING 2023 Out of Stock Add to Cart

  • Seyahat

    June 2024 | Vol 12 TURKISH BELOW STARS HAVE NEVER BEEN SO CLOSE words Laura Cottrell photos Shawn van Eeden, Sonja Kilian, Micheal Turek, Martin Harvey, Denzel Bezuidenhout T o see the stars in a sky where there is no light at all, and to marvel once again at the cycle we are in... One of the places you will feel this most nakedly and deeply is Shipwreck Lodge in the middle of the desert. Located in Namibia, Shipwreck Lodge consists of eight cabins inspired by shipwrecks. Nestled among the sand dunes overlooking the Atlantic Ocean, the cabins look like something out of a Mad Max movie from the outside, but the interiors are very comfortable. The cabins are solar powered and all have showers, so don’t worry! And since the mornings and evenings can be chilly, the cabins have great wood-burning stoves. The lounge and restaurant in the center of the camp is also a surprise. WHAT TO DO HERE? First, immerse yourself in the rugged beauty and desolate landscapes of the desert. Join the Sundowner Tour. Take a sunset stroll to Roaring Dunes, where you can hear the unmistakable sound of the desert. Or explore the shores of the Atlantic Ocean and watch the sun disappear into the waves. Climbing the dunes of the world’s oldest desert is an experience in itself. Be sure to experience the thrill of sliding down the dunes on a sand board. Take a 4x4 tour on the Hoarusib River and experience an adventure. If you’re lucky, you might even see desert-adapted elephants and lions! Be sure to visit the seal colony at Möwe Bay. Day trips are available. There are also mysterious shipwrecks along the coast: The remains of the Suiderkus and Karimona shipwrecks. WHERE EXACTLY? 45 km north of Möwe Bay, between the Hoarusib and Hoanib rivers, in the Skeleton Coast National Park. ADDITIONAL INFORMATION - More than 44 percent of Namibia’s land area is protected. - Shipwreck Lodge is managed by Journeys Namibia, which promotes sustainable ecotourism. Gökyüzündeki yıldızları ışığın hiç olmadığı bir yerde izlemek ve içinde bulunduğumuz döngüye bir kez daha hayran kalmak… Bu hissi en çıplak ve derinden hissedeceğiniz yerlerden biri çölün ortasındaki Shipwreck Lodge. Namibya’da yer alan Shipwreck Lodge, gemi enkazlarından ilham alınarak yapılmış sekiz adet kabinden oluşuyor. Atlantik Okyanusu manzaralı kum tepelerinin arasındaki kabinler, dışardan bakınca Mad Max filmlerinden fırlamış gibi dursa da, iç kısımları gayet konforlu. Güneş enerjisiyle çalışan kabinlerin tümünde duş var, merak etmeyin! Ayrıca sabah ve akşamları serin olduğu için kabinlerde muhteşem odun sobaları mevcut. Kampın merkezinde yer alan lounge alanı ve restoran da ayrıca sürpriz. Öncelikle kendinizi çölün sert güzelliğine, ıssız manzaralarına bırakın. Bunun için “Sundowner” turuna katılın. Çölün kendine özgü sesinin duyulabildiği Roaring Dunes’a doğru gün batımında gezintiye çıkın. Ya da dalgalar arasında kaybolan güneşe bakarken Atlantik Okyanusu kıyısını keşfedin. Dünyanın en eski çölünün kum tepelerine tırmanmak da başlı başına harika bir deneyim. Bir kum tahtası üzerinde kum tepelerinden aşağı kaymanın heyecanını mutlaka yaşayın. Hoarusib nehrinde 4x4’lerle tura çıkıp macera yaşayın. Şanslıysanız çöle adapte olmuş fil ve aslanları da görebilirsiniz! Möwe Körfezi’ndeki fok kolonisini mutlaka görün. Buraya günübirlik geziler düzenleniyor. Ayrıca kıyı şeridini kaplayan gizemli gemi enkazları da burada: Suiderkus ve Karimona batıklarının kalıntıları… Möwe Körfezi’nin 45 km kuzeyinde, Skeleton Coast Ulusal Parkı’ndaki Hoarusib ve Hoanib Nehirleri arasında. - Namibya’da kara yüzeyinin yüzde 44’ünden fazlası korumaya alınmış durumda. - Shipwreck Lodge, sürdürülebilir eko turizmi destekleyen Journeys Namibia tarafından işletiliyor. for more Print VOL - XII SPRING 2024 590,00₺ Price Add to Cart

  • Seyahat

    November 2023 | Travel | Vol 11 TR below UMBERTO 121 words Alp Tekin photos Meritxell Arjalaguer Montisi (Montalcino) is one of five municipalities in Val d’Orcia, a UNESCO world heritage site. Umberto 121 is located in the center of this village, in a typical Tuscan building. The emergence of Umberto 121 was during the Covid epidemic! The homeowner couple in the leading role of this story were living in Barcelona at the time and decided to buy this place in the summer of 2020. Afterwards everything was very fast. A few months later, the couple left Barcelona with their two daughters and settled in Montisi, a town with a population of 300. MORE FRESCOES EMERGE Dating back to the 14th century, Umberto 121 is undergoing a renovation process, preserving its original architecture and features reflecting different periods, in line with the passion and guidance of its new homeowners. First of all, the house is cleared of unnecessary elements which were added in recent years. Thus, frescoes from 1800 and mosaics from 1930 become more visible. Then, the rooms and common areas are renovated with attention to detail. The original doors, floors, exposed beams and 19th-century frescoes remain untouched. As a matter of fact, the homeowners, who saw that only the walls of two rooms were covered with frescoes when they bought the house, begin to unearth more and more frescoes day by day. And as a result, Umberto 121 is created, each room with a separate identity and story. FOR MAXIMUM 12 PEOPLE IN ITS ENTIRETY Umberto 121, whose rooms include original lamps from different periods as well as furniture purchased from Italian and Spanish antique dealers, can be rented as a whole for a maximum of 12 people. To rent a smaller number of rooms, it is necessary to contact the homeowners. But in any case, the minimum stay is four nights. If you would like to stay at Umberto 121, we recommend you visit the website: www.umberto121.com Montisi (Montalcino), UNESCO dünya mirası alanı olan Val d’Orcia’daki beş belediyeden biri. Umberto 121 işte bu köyün merkezinde, tipik bir Toskana binasında yer alıyor. Umberto 121’in ortaya çıkışı ise Covid salgını dönemi! Hikâyenin başrolündeki ev sahibi çift, o dönem Barselona’da yaşıyor ve 2020 yazında burayı satın almaya karar veriyor. Sonrası çok hızlı. Birkaç ay sonra ev sahibi çift, iki kızlarıyla birlikte Barselona’dan ayrılıp 300 nüfuslu Montisi’ye yerleşiyor. DAHA ÇOK FRESK ORTAYA ÇIKIYOR Tarihi 14. yüzyıla kadar uzanan Umberto 121, yeni ev sahiplerinin tutkusu ve yönlendirmeleri doğrultusunda özgün mimarisi ve farklı dönemleri yansıtan özellikleri korunarak yenilenme sürecine giriyor. Öncelikle son yıllarda eklenmiş gereksiz unsurlardan ev arındırılıyor. Böylece 1800’den kalma freskler, 1930’dan kalma mozaikler daha görünür bir hal alıyor. Daha sonra ise odalar ve ortak alanlar detaylara dikkat edilerek yenileniyor. Orijinal kapılar, zeminler, açık kirişler ve 19. yüzyıldan kalma fresklere asla dokunulmuyor. Nitekim evi satın aldıklarında sadece iki odadaki duvarın freskle kaplı olduğunu gören ev sahipleri, gün geçtikçe daha fazla freski gün yüzüne çıkartmaya başlıyor. Ve sonuçta her odası ayrı bir kimliğe ve hikâyeye sahip Umberto 121 yaratılmış oluyor. TAMAMI MAKSİMUM 12 KİŞİ İÇİN Odalarında farklı dönemlere ait orijinal lambaların yanı sıra İtalyan ve İspanyol antikacılarından alınma mobilyaların yer aldığı Umberto 121’in tamamı, maksimum 12 kişi için kiralanabiliyor. Daha az sayıda oda kiralamak için ev sahipleriyle iletişime geçmek gerekiyor. Ama her durumda minimum konaklama süresi dört gece. Eğer Umberto 121’de konaklamak isterseniz web sitesini ziyaret etmenizi öneririz: www.umberto121.com for more Print VOL - XI FALL & WINTER 2023-24 Out of Stock Add to Cart

bottom of page