602 items found for ""
- ART
Ocak 2022 | Art | İsviçre for english click here NOMAD ST MORITZ Dev fuarların devri bitiyor mu? Yazı | Oktay Tutuş D ünyada sayısız fuar var, ama katılımcıyla izleyici ve potansiyel alıcı arasındaki iletişimi sağlayabilen fuar çok az. En çok tartışılan şey ise fuar endüstrisinin markalara mı yoksa alıcılara mı daha çok hizmet ettiği. Geldiğimiz noktada çoğu marka, gelişen teknoloji sayesinde kendi tanıtımını hedef kitlesine yine kendisi yapıyor. Bu fuarlar adına kötü bir haber, çünkü gereklilikleri tartışmaya açıldı. Fuar için yapılan masrafların çok daha azını harcayarak, daha yüksek bilinirlik ve satış elde etmek, markalar açısından mümkün. Bu da bildiğimiz anlamda klasik fuarcılığın yakın geçmişte form değiştirmesine yol açtı. BİR ÇEŞİT MİKRO FUARCILIK 2017’den beri klasik kalıplar dışında bir tasarım ve sanat fuarı anlayışını benimseyen NOMAD, yeni nesil fuarlara güzel bir örnek. Seyahat, doğru insanlar ve kurumları bir araya getiren mekan odaklı sergileriyle NOMAD, şimdiden kendine özel ve küçük bir topluluk oluşturdu bile. NOMAD bugüne dek St. Moritz, Monako, Venedik gibi şehirlerde yapıldı ve bir edisyonu da Cannes’da sanal olarak gerçekleşti. Bu yıl ise 1-6 Mart tarihleri arasında yeniden St. Moritz’e geri dönüyor. NOMAD’i diğerlerinden ayıran şey, seçme galeri ve kurumları yine özenle seçilmiş bir davetli ve koleksiyoner listesinden kişilerle buluşturması. Aslında bir çeşit mikro fuarcılık. Giorgio Pace ve Nicolas Bellavance-Lecompte tarafından tasarlanan NOMAD sanat, mimari ve tasarım arasında çok kişisel ve benzersiz bir diyalog kuruyor. Önceden tasarlanmış, belirli ölçülerdeki fuar mekanları yerine St. Moritz'deki Chesa Planta'nın zarif tarihi iç mekanlarını, Monako'daki Villa La Vigie’yi ya da Venedik'teki Palazzo Soranzo Van Axel’in büyük odalarını kendine mesken tutuyor. Son üç yılda yapılan her bir edisyonuna dünyanın en kaymak tabakası diye rahatlıkla tanımlayabileceğimiz 4 bin misafir katıldı. Her biri 4 ya da 5 gün süren bu etkinliklere katılmak ise özel davetiyeyle sınırlanıyor. St. Moritz’deki yeni fuar ise Engadin Vadisi’nde bulunan Chesa Planta’da yapılacak. Zamanında Avrupa aristokrasisinin ileri gelenlerine hizmet vermiş bu barok binada geçen temmuz NOMAD’in yaz edisyonu yapılmıştı. SADECE SERGİLER YOK Bu fuarın farkı sadece mekanları değil, müşterilerine neler sunduğu. Sergiye ek olarak, katılımcılar kendi müşterileri için özel etkinlikler düzenleyebiliyor. NOMAD ekibi, galeri ve özel proje isteklerine göre akşam yemeği, kokteyl, parti, açık hava deneyimi dahil olmak üzere bir dizi sosyal aktiviteyi de düzenliyor. Burada sadece bir şeyler alıp satmak üzerine kurulu bir sistemden çok, zaten birbirine aşina bir grubun bir araya gelip kültür ve fikir alışverişi yapması söz konusu. Şimdi klasik fuarcılıkla NOMAD tarzı özel gezici fuarların nasıl aynı kulvarda var olabileceğini bir düşünün. Sizce hangisi kazanır? Is the era of big fairs coming to an end? Words | Oktay Tutuş T here are countless fairs in the world, but very few fairs can provide communication between the exhibitor, the audience and the potential buyer. The most debated issue is whether the trade show industry serves brands or buyers more. At this point, most brands are promoting themselves to their target audience thanks to the developing technology. This is bad news for fairs, because their requirements are up for debate. It is possible for brands to achieve higher awareness and sales by spending much less than the expenses made for the fair. This has led to a change in form in the recent past, as we know the classical fair organization. Adopting a design and art fair concept other than classical patterns since 2017, NOMAD is a good example of new generation fairs. With its space-focused exhibitions that bring together travel, the right people and institutions, NOMAD has already created a small community of its own. NOMAD has so far been in St. Moritz, Monaco, Venice, etc. This year, between March 1-6, back to St. Moritz. What sets NOMAD apart from others is that it brings together selected galleries and institutions with people from a carefully selected list of invitees and collectors. Designed by Giorgio Pace and Nicolas Bellavance-Lecompte, NOMAD establishes a very personal and unique dialogue between art, architecture and design. Instead of pre-designed fairgrounds of certain sizes, St. Moritz, the elegant historic interiors of Villa La Vigie in Monaco, or the grand rooms of Palazzo Soranzo Van Axel in Venice. Each edition of the last three years has been attended by 4000 guests, which we can easily define as the world's creamiest layer. Participating in these events, each of which lasts 4 or 5 days, is limited to a special invitation. Çapa 3
- ART
Kasım 2022 | Art & Culture | Miami türkçe için tıklayın Bodrum Maça Kızı’s Art Basel party Writer Onur Baştürk A rt Basel was founded in 1970 by the gallerists Ernst Beyeler, Trudl Bruckner and Balz Hilt of Basel in Switzerland to rival its neighbor 'Art Cologne'. The goal of the three gallerists when they set out was this: To attract rich new collectors interested in art to their fairs in the nascent consumer society. In a short time, Art Basel attracted great attention. Moreover, it has become an art fair, which not only attracts attention, but also has the highest sales of all time. Not only in terms of sales, it was also a fair where great discussions took place. Remember: Maurizio Cattelan's "Comedian", a piece of banana glued to the wall with black tape, "What kind of art is this?" created a controversy at the fair in 2019. Art Basel currently has fairs spanning three continents. The fair, which was held in Basel as well as in Miami and Hong Kong, was held in Paris for the first time this weekend. But with a small difference. The new fair, which was established under the name Paris + par Art Basel, attracted attention with its coverage not only of art but also of design and fashion. At the end of this month, there is Art Basel Miami. One of the surprise aspects of Art Basel Miami, which will start with a VIP preview on November 29 and continue until December 3, is the Maça Kızı pop-up tent that will remain open throughout the fair. A big party will be held on the night of 30 November in the tent designed by architect Ahmet Alataş, who also signed the new winter section of the Maça Kızı. Maça Kızı’nın Miami sürprizi Yazı Onur Baştürk A rt Basel, 1970 yılında komşusu ‘Art Cologne'a rakip olmak için İsviçre’deki Basel’ın galericileri Ernst Beyeler, Trudl Bruckner ve Balz Hilt tarafından kurulmuştu. Yola çıkarken üç galericinin hedefi şuydu: Yeni gelişmeye başlayan tüketim toplumunda sanata meraklı zengin yeni koleksiyoncuları fuarlarına çekmek. Kısa sürede Art Basel büyük ilgi gördü. Dahası, ilgi görmekle kalmayıp aynı zamanda her daim en yüksek satışların yapıldığı sanat fuarı haline geldi. Sadece satış anlamında değil, büyük tartışmaların çıktığı bir fuar da oldu. Hatırlayın: Maurizio Cattelan’ın duvara siyah bantla yapıştırılmış muzdan ibaret “Komedyen” isimli eseri “Bu nasıl sanat?” tartışması yaratmıştı 2019 yılındaki fuarda. Art Basel’ın şu anda üç kıtaya yayılan fuarları var. Basel’ın yanı sıra Miami ve Hong Kong’ta yapılan fuar bu hafta sonu ilk kez Paris’te yapıldı. Ama küçük bir farkla. Paris + par Art Basel ismiyle kurulan yeni fuar sadece sanatı değil, tasarımı ve modayı kapsamasıyla da dikkatleri üstüne çekti. Bu ayın sonunda ise Art Basel Miami var. 29 kasımda VIP ön izlemeyle başlayacak ve 3 aralık’a kadar devam edecek Art Basel Miami’nin bizim için sürpriz yanlarından biri ise Maça Kızı’nın fuar boyunca açık kalacak pop-up çadırı. Maça Kızı’nın kışlık yeni bölümüne de imza atan mimar Ahmet Alataş tarafından tasarlanan çadırda 30 kasım gecesi büyük bir parti de yapılacak. Çapa 1
- ART
Haziran 2020 | Art | Türkiye Geçici ama hafızalarda kalıcı olan müdahaleler Yazı | Alp Tekin D ev boyutlardaki yerleştirmeleriyle tanınan Christo ve Jeanne- Cluade Javacheff çiftini yeniden hatırlama zamanı. Çünkü Jeanne-Claude’un 2009 yılındaki ölümünün ardından Christo da geçtiğimiz günlerde 84 yaşındayken New York’taki evinde öldü. Bu muhteşem sanatçı çiftten geriye yaratıcılıkla beslenen müthiş bir aşk hikâyesi ve sınırları her daim zorlamış eserler kaldı. Neler mi yaptı bu çılgın çift? Neler yapmadı ki desek daha doğru olur! Aynı gün doğan (13 haziran 1935) ve 1958’te tanışan Christo ve Jeanne-Claude, çevre için yeni bir bakış açısı yaratmayı amaçlıyorlardı. Bu nedenle geçici müdahaleler serisini başlattılar. Bu müdahaleler kapsamında bir Volkswagen arabayı (1963), binaları (1967-68, 1971-95), bir Ortaçağ kulesini (1968), bir çeşmeyi (1968), kıyıyı ve kayaları (1969), adaların etrafını (1980-83) ve ağaçları (1997-98) sentetik kumaşla kapladılar. Bu eserlerin hepsi bir ila üç hafta gibi sınırlı bir sürenin ardından yeniden eski haline çevrildi. Kullanılan malzemenin tümü geri dönüştürüldü. 100 BİN METREKARELİK YÜZEN İSKELELER Çiftin en çok ses getiren işlerini şöyle bir sıralayalım: Üç yıllık bir izin sürecinin ardından 1983 yılında Miami'nin Biscayne Körfezi'ndeki 11 adanın etrafını 600 bin metrekareden fazla kırmızı polipropilen kumaşla kapladılar. Bu projenin adı “Surrounded Islands”dı. Kaliforniya’da ürettikleri “Running Fence” projesinde ise 59 farklı özel mülkün üstünden geçen, beş buçuk metre yükseklikte, 39 kilometre uzunluğunda beyaz naylon kumaştan bir çit yaptılar. Amaç, ekonomik ve sosyal düzeyleri farklı arsa sahipleri arasında bir kesişim noktası yaratabilmekti. 1971’de projesini çizdikleri, yapımı ancak 1995 yılında gerçekleştirilen “Wrapped Reichstag” projesi de büyük ilgi gören işlerdendi. Berlin’deki Alman Parlamentosu’nu 100 bin metrekare gümüş kumaş ve 90 profesyonel dağcının yardımıyla paketlediler. Parlemento iki hafta boyunca bu paketli haliyle kalmıştı. 1962’de yaptıkları “Wall of Oil Barrels-The Iron Curtain” adlı çalışma ise tamamen varillerden oluşuyordu ve çiftin diğer işlerine göre daha politik bir tavra sahipti. Varilleri, Paris’in Visconti sokağından geçişi engelleyecek şekilde, bu kez izin almadan yığmışlardı. Fikrini 70’li yıllarda geliştirdikleri bir diğer proje “Floating Piers”’ın hayata geçirilmesi ancak Jeanne-Claude’un ölümünden sonra mümkün olabildi. 2016 yılında İtalya’nın Iseo Gölü’nde yapıldı Floating Piers. 100 bin metrekarelik alanı kaplayan, sarı kadife çiçeği rengindeki yüzen iskelelerden oluşan bu yürüyüş yolu çiftin daha önceki yerleştirmeleri gibi halka açıktı. Üç hafta boyunca açık kalan göl üzerindeki bu devasa sarı yoldan binlerce insan yürüdü, ortaya çarpıcı fotoğraflar çıktı. LONDRA MASTABA Çiftin yine 1977’de tasarladığı bir başka proje olan “Mastaba”yı, Christo eşinin anısına ithaf ederek 2018’de tamamladı ve Mastaba’yı Londra’da açtı. İsmini Antik Mısır’daki tavanı düz, yanları eğimli banktan ve mezardan alan Mastaba heykeli aslında 410 bin adet renkli varilden oluşacak ve Abu Dabi’ye yakın bir çölde inşa edilerek dünyanın en büyük heykeli olacaktı. Ama Serpentine Galeri’nin davetiyle Londra’da yapıldı ve Londra Mastaba 7 bin 506 varille yapıldı. Yani tasarlanan ilk heykelin küçültülmüş bir versiyonuydu. ART | Kategorinin diğer yazıları ‘Resimlerin kendi içinde tedirgin olmasını önemsiyorum’ Mahremiyeti sorgulamak daha erotik Yuzu & nom-studios sunar ‘LOOP’ sergisi Kemal Özen "Gam'zede" Online Sergi Hangi yetişkin bir ‘Gam’zede’ değil ki artık? Ali Elmacı’nın atölye günleri notları May Parlar "Collective Solitude" Online Sergi Lara Kamhi’yle paradokslar ve izolasyon üzerine... BASE’in yeni dijital projesi yakında Sessiz Odanın Çığlığı İtalya’daki müzeden salgına bakınca… Yıldızı daha da parlayacak: Salman Toor Online açılış yapan İstanbullu sergi
- ART
August 2023 | Art & Culture Heraklitos’un izinde bir Leros sergisi words Selin Akın G alerist ve Perasma olarak gerçekleştirdiğimiz “Time is a Child” isimli karma sergimiz; Leros’un geçmişiyle bugün adada var olan yaşam biçiminin harmanlanmış yapısını ilgi çekici bulmamızla ortaya çıktı. Zamanın bir çocuk gibi umursamaz akışı , kaçınılmaz olarak Leros’un ritmiyle paralel düşünmemize neden oldu. Davet ettiğimiz sanatçıların sergi için önerdiği eserler, adayı tanımamızla, sanatçılarla diyaloğumuzla eş zamanlı gelişti. ETERNITY AND A DAY Bize Leros’ta zaman farklı akıyor gibi geldi: Bu sergiyi düzenlediğimiz için mi yoksa burada zaman gerçekten kendine has bir şekilde aktığı için mi? Orasını bilmek pek mümkün değil. Zamanın kendi akışında sürdüğü bu adada Alice Guittard, Ayça Telgeren, Burcu Yağcıoğlu, Elif Uras, Evgenia Vereli, Kostis Velonis, Lara Ögel, Malvina Panagiotidi, Maria Joannou, Martin Creed, Merve İşeri, Nazım Ünal Yılmaz, Nil Yalter, Nuri Kuzucan, Rashid al Khalifa, Savvas Laz, Serkan Özkaya, Serra Duran, Silva Bingaz, Stefania Strouza, William Kentridge, Yeşim Akdeniz ve Yusuf Sevinçli’den oluşan, toplamda 22 sanatçının bir araya gelerek oluşturduğu birliktelik, bir yelken okulunun dönüştürülmesiyle gerçekleşti. Serginin ilhamı ise Teodoros Angelopulos yönetmenliğindeki “Eternity and a Day” filmi ve Heraklitos’un “Zaman, sahilde beş taş oy nayan bir çocuktur” cümlesiydi. Ada sakinlerinin günün her saatinde rutin yüzme program için kullandığı Koulouki koyunda yer alan yelken okulu, sabah saatlerinde adanın ihtiyar heyetinin, ilerleyen saatlerde ise işinden öğle tatili için çıkan gençlerin uğrak yeri oluyor. Ada yaşamında usulca kendine yer edinen “Time is a Child” sergisi, ziyaret edenlerin meraklı bakışları ve ders almaya gelen çocukların keyifli sorularıyla sanki hep oradaymış gibi bir hisle devam etti. Her bir sanatçının zamanla olan iletişimini bambaşka kanallardan aktardığı sergide; kimisi çocukluğundaki zamanın akışına kimisi zamanın döngüselliğine, kimisi de zamanın enerjisine değindiği eserlerle birbirine eşlik etti. Türkiye, Yunanistan, İngiltere, Fransa ve Güney Afrika’dan sanatçıların bir araya geldiği bu sergide, 22 sanatçının her birinin zamanı kendi zihinlerinde ve duygu durumlarında nasıl yorumladıklarını deneyimleme fırsatı bulduk. A Leros exhibition in the footsteps of Heraclitus O ur group exhibition, "Time is a Child," which we held as Galerist and Perasma, arose from our interest in the blended structure of Leros' past and the lifestyle that exists on the island today. The erratic flow of time, like a child, compelled us to think in synchronization with the rhythm of Leros. The works proposed by the artists we invited for the exhibition evolved concurrently with our exploration of the island and our dialogues with the artists. ETERNITY AND A DAY We had the impression that time moved differently on Leros: Was this because we organized the exhibition here, or because time moves in its own way here? That is impossible to know. The exhibition was inspired by the Theodore Angelopoulos film "Eternity and a Day" and Heraclitus's aphorism, "Time is a child playing five stones on the beach." The sailing school in Koulouki Bay, which is used by the island's residents for routine swimming programs at all hours of the day, is frequented in the morning by the island's elders and in the following hours by young people who leave their jobs for lunch. The "Time is a Child" exhibition, which had gradually gained a place in island life, continued with the curious gazes of visitors and the pleasant questions of the children who came to take lessons, as if it had always been there. Each artist conveyed their communication with time through completely different topics in the exhibition; some touched on the flow of time in their childhood, others on the circularity of time, and still others on the energy of time. In this exhibition, which brought together artists from Turkiye, Greece, England, France, and South Africa, we were able to see how each of the 22 artists interpreted time in their own minds and moods.
- ART
Aralık 2021 | Art | Türkiye Popüler kültürde Bizans etkisi Yazı | Oktay Tutuş P era Müzesi'nde İstanbul Araştırmaları Enstitüsü tarafından hazırlanan ve Bizans hakkında yapılmış bilimsel araştırmaları inceleyen “İstanbul’dan Bizans’a” adlı sergiyi gördünüz mü? Görmediyseniz, sizi Pera Müzesi'ne çekecek bir başka sergi daha var: “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm?” İlk sergi İstanbul'un her yerine sinmiş tarihe tanıklık etmeye çağırırken, bizim bahsedeceğimiz ikinci sergi Bizans imgeleri ve esinlenmelerinden oluşan müthiş bir yaratıcı evrene bakmaya çağırıyor. Bu sergide 50’yi aşkın sanatçı, yazar, illüstratör, müzisyen, sinemacı ve moda tasarımcısının Bizans’a atfedilen eşsizliği ve egzotizmi farklı açılardan yorumlayan ve görselleştiren işleri yer alıyor. SERGİNİN İSMİ O ROMANIN BAŞ KARAKTERİNDEN… “İstanbul’da Bu Ne Bizantinizm?” sergisi adını Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Panorama adlı romanından alıyor. Türkiye’nin yakın tarihinden bir dönemi, İkinci Dünya Savaşı sonrası yılların toplumsal ve siyasal karmaşasını konu edinen romanda, “Bu Ne Bizantinizm?’” ifadesini romanın baş karakteri kullanıyor ve yazar, kendi karakterinin ağzından çıkan bu sözle, genç cumhuriyetin vatandaşları arasındaki kültürel ayrışmanın giderek keskinleşmesini, kimlik bunalımını ve çare olarak kör inançlara tutunmasını dile getiriyor. Kartal Tibet filmlerinden Ayasofya'nın yakınlarda vefat eden kedisi Gli'ye, Facebook'un son dönemde nefret oklarına hedef olan sahibi Mark Zuckerberg'den moda tasarımcısı Özgür Masur'un defilesinden sahnelere dek sergide popüler kültürün hemen her yerine değinen geniş bir seçki yapılmış. Küratör Emir Alışık’ın İstanbul'da yaşayanların hafızalarında milliyetçi arkaik betimlemelerle yer edinmiş Bizans imgesi hususunda şu söyledikleri, özellikle bu imparatorluğu doğru hatırlamamız için önemli: “Bizans tarihi bazen tarihsel bilginin manipülasyonu yoluyla düşmanlığın uyandırılmasına alet edilse de, Bizans mirası karmaşık sosyopolitik meseleleri yansıtmak için de sıkça kullanılır oldu. Bu sergi, Bizantinizm’in, onu aramadığımız yerlerde bile ortaya çıkan etki alanı geniş bir olgu olduğunu ortaya koyuyor”.
- ART
Ocak 2021 | Art | Türkiye Herkesin sanat eseri sahibi olması için çalışıyoruz F arklı alanlardaki yeni akım ürünleri tek çatı altında toplamasıyla tanıyıp sevdiğimiz (özellikle sneakers’larına bayılıyoruz) shopi go, şimdi yeni bir platformla karşımızda: shopi go ART Bir ay önce açılan bu yeni sanat platformunun kimliğini, hedeflerini kreatif direktörü Murat Süter (onun da lacivert stiline bayılıyoruz!) anlatıyor. shopi go ART nasıl ve neden ortaya çıktı? shopi go’yu kurarken sadece bir marka değil, bir dünya yaratmak üzere yola çıkmış ve bu dünyada moda ve sanatın her zaman aynı fikre hizmet ettiğini savunmuştuk: İyi hissetmek! shopi go ART’ı kurarken de bizi bu DNA harekete geçirdi. Uzun süredir hayata geçirmek istediğimiz bir projeydi. Sanat platformlarının bugüne kadar geri durduğu dijitalleşme hareketinin pandemi süreciyle hızlanarak tüm dünyada aktive olması ise bizi başlamamız için cesaretlendiren en önemli şey oldu. Pandemi sürecinde online art satış platformları gerçekten peş peşe geldi. Peki shopi go ART’ı diğerlerinden ayıran özellikler neler? Pandeminin sanat adına yaratıcılıkta ve üretimde büyük etkileri olduğu kesin. Bu süreçte evlerimizde olma gerekliliği, evlerimizin içinde iyi hissetme isteği, hepimizin sanatı farklı bir bakış açısıyla değerlendirmesine neden oldu. shopi go ART böyle karanlık ve can sıkıcı bir süreçte hem küratör ekibi tarafından yapılan detaylı çalışma sonucu oluşturulmuş özel seçkiler hem de sanatçılarla gerçekleştirilen işbirlikleriyle sanatta yeni normali tanımlayarak yeni deneyimlerin peşine düştü. Hedefimiz, sanatla henüz tanışmamış ya da sanatı ulaşılmaz görüp bir sanat eserine sahip olmaya cesaret edememiş herkesi cesaretlendirmek. Sanatı hayatın bir parçası gibi hissettirmeyi amaçlıyoruz. Galeri temsiliyeti olmayan sanatçıları mı seçiyorsunuz? Sıra dışı yöntemlerle çalışan, kavramsal sorgulamaları ele alan, “bağımsız" sanatçılarla işbirliği yapıyoruz. Her daim yeniyi arayan ve sınırları zorlayan bu çalışma biçimi de tamamen shopi go ruhundan geliyor. Dijital sanat platformları sayesinde koleksiyonerlik de tıpkı bir dönem lüksün demokratikleşmesi gibi bir kıvama gelebilir mi? Koleksiyonerlik belli bir grubun tekelinden çıkar mı? Ne dersin? Evet, sanat toplumun tüm kesimleri tarafından sahiplenilirse varlığını sürdürebilir. shopi go ART’ı bu bilinçle kurduk. Sanatın yatırım aracından ziyade hayatın bir parçası olarak görülmesini istiyoruz ve herkesin en az bir sanat eserine sahip olması için çalışıyoruz. shopigo ART’ı ulaşılabilir bir sanat platformu olarak yaşatacağız. Şu an bünyenizde kaç sanatçı var? Sayı artacak mı? Şu an 71 sanatçı yer alıyor. Sürekli olarak yeni sanatçılar ve yeni pratikleri seçkimize ekliyoruz. Dinamik olarak sürekli yenilenen, güncellenen ve yeni yetenekler keşfedilebilecek bir platform olmak amacındayız. Yakın gelecekte shopi go ART’ın global sanat sahnesinin bir parçası olmasını ve en önemlisi Türkiye’den çıkan sanatçıların global olarak bilinirliğinin artmasında ufak da olsa bir payımızın olmasını çok istiyoruz.
- ART
Eylül 2022 | Art | Türkiye Yuzu & Gallery 11.17 sunar G allery 11.17 işbirliğiyle, Caddebostan'ın en popüler mekanlarından biri olan Neni Brasserie'de düzenleyeceğimiz "I Can See The Stars" başlıklı sergimiz 27 eylül salı günü açılıyor. 27 kasıma kadar Neni'nin duvarlarında görülebilecek pop-up serginin sanatçıları ise şöyle sıralanıyor: Atilla Atala, Aytaç Beyazgül, Deniz Doğruyol, Haydar Akdağ, Sena Ayakta ve Mahmut Karatoprak. Yuzu & Gallery 11.17 presents O ur exhibition titled "I Can See The Stars", which we will organize in collaboration with Gallery 11.17 at Neni Brasserie, one of the most popular venues in Caddebostan, opens on Tuesday, September 27. The artists of the pop-up exhibition, which can be seen on the walls of Neni until November 27, are listed as follows: Atilla Atala, Aytaç Beyazgül, Deniz Doğruyol, Haydar Akdağ, Sena Ayakta and Mahmut Karatoprak.
- ART
Nisan 2020 | Art | Almanya MAY PARLAR "Collective Solitude" Online Sergi Yazı | Onur Baştürk Yuzu’nun ilk online sergisine hoş geldiniz! Bu sergiyi Ferda Art Platform’la (FAP) beraber gerçekleştiriyoruz: May Parlar’ın “Collective Solitude” sergisi. Normal şartlarda May’ın disiplinlerarası yeni işlerini 5 mayıs tarihinden itibaren FAP’ın Nişantaşı’ndaki galerisinde görme şansımız olacaktı. Ama malum, şartlar bir anda değişti. Bildiğimiz hayat düzeni epeydir allak bullak. Ne zaman düzeleceği de şimdilik belirsiz. “Collective Solitude” ise FAP’ın hali hazırda online’a özel açmayı planladığı bir sergiydi. May Parlar’ın yeni işlerini görmek için biraz daha bekleyeceğiz, ama ondan önce özel bir seçkiden oluşan Collective Solitude’u ortak bir işbirliğiyle ilk kez bu sayfalarda gösterelim istedik. FAP’ın kurucusu Ferda Dedeoğlu ve iletişim danışmanı İsmail Polat da benimle aynı fikirde olunca, yurtdışında büyük ilgi görmüş seriyi bu sayfalarda görmeye/anlamaya, üzerinde uzun uzun düşünmeye ya da şöyle bir bakıp çıkmaya (sanatseverin her hali makbul) açtık. LEVENT ERDEN & MAY PARLAR Söyleşi Videosu "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP "Collective Solitude" C-print baskı ve Dibond, Ed 5 + 2AP 1/15 MAY PARLAR instagram @mayparlar web www.mayparlar.com FERDA ART PLATFORM instagram @ferdaartplatform web www.ferdaartplatform.com ART | Kategorinin diğer yazıları ‘Resimlerin kendi içinde tedirgin olmasını önemsiyorum’ Mahremiyeti sorgulamak daha erotik Yuzu & nom-studios sunar ‘LOOP’ sergisi Kemal Özen "Gam'zede" Online Sergi Hangi yetişkin bir ‘Gam’zede’ değil ki artık? Ali Elmacı’nın atölye günleri notları May Parlar "Collective Solitude" Online Sergi Lara Kamhi’yle paradokslar ve izolasyon üzerine... BASE’in yeni dijital projesi yakında Sessiz Odanın Çığlığı İtalya’daki müzeden salgına bakınca… Yıldızı daha da parlayacak: Salman Toor Online açılış yapan İstanbullu sergi
- ART
Mayıs 2021 | Art | Dünya Frieze New York’un dönüşü Yazı | Onur Baştürk P andemiyle beraber sanat fuarları dijitale kaymış, varlıklarını orada sürdürmeye çalışmıştı. Hatta bir noktadan sonra çok keskin söylemler havada uçuşuyordu, “Bundan sonra sanat da tamamen dijitalde, fiziki fuarları unutun!” Evet doğru, dijital alan sanatın yeni gösterim biçimlerinden biri olmuştu. Ama ne yazık ki fiziki fuarların yerini dijital tam olarak tutamadı. Frieze New York’un fiziki olarak dönüşünün yarattığı heyecan bunun kanıtı. Nitekim, 5 mayısta başlayan ve 9 mayıs pazar gününe dek sürecek olan Frieze New York’un biletleri başlamadan tükenmişti bile. YENİ MEKAN YENİ HEYECAN Frieze NY’un bu seneki mekanı da yeni. Pek çok kişinin geçtiğimiz yıllarda yapılan fuarlarda feribotla ulaştığı Randalls Adası'ndaki eski alandan, Manhattan'ın Batı Yakası'ndaki Hudson Yards'da yer alan sanat merkezi The Shed'e taşındı ünlü sanat fuarı. CAO FEI VE KAWS KARŞILIYOR The Shed’e gelen fuar katılımcısını karşılayan iş ise “The Looking Glass”. Dijital sanat aplikasyonu Acute Art’ın sanat yönetmeni Daniel Birnbaum ve The Shed’in baş küratörü Emma Enderby’nin küratörlüğünü yaptığı The Looking Glass, binayı çevreleyen kamusal alanda sunulan artırılmış gerçeklik çalışmalarından oluşan büyük bir sergi. Bu serginin ilk bölümünde Precious Okoyomon, Cao Fei ve KAWS’ın eserlerinin prömiyeri yapılıyor. Acute Art, bu sergisini 2 temmuzda The Shed ve High Line’da ek çalışmalarla genişleterek Frieze sonrası da sürdürmeyi hedefliyor. HERKES BUNUN FARKINDA Elbette herkes Frieze NY’un her zamankinden daha çok “lokal” olacağının farkında. Çünkü seyahat kısıtlamaları halen ülkeler arasında devam ediyor. Bu da birçok ziyaretçi ve alıcıyı fuardan uzak tutacak. İşte bu nedenle 160 galerinin katıldığı fiziki fuara eşzamanlı olarak dijitalde yine “Frieze Viewing Room” eşlik edecek. Fiziki fuara erişemeyen koleksiyoner ve sanatseverler buradan eserleri görebilecek. Öte yandan tüm sanatçı ve galeri sahipleri Frieze NY’un yeniden şehrin içine dönmüş olmasına olumlu bakıyor. Chelsea ve Los Angeles'ta galerileri olan, hemen her Frieze fuarına katılan Tanya Bonakdar, New York Times’a verdiği demeçte koleksiyonerlerin fuar için heyecanlandığını, insanların en azından ABD içinde bu fuar için seyahat etmeye hevesli olduğunu söylüyor. TEST YA DA AŞI İSTİYORLAR Bu arada Frieze NY önlemlerini almış durumda. Herkesin bileti belli saatlerde geçerli. İçerde oyalanmak yok. Ayrıca içeriye negatif test ya da aşı olduğunu gösteren belgeyle giriliyor. Haziran başında düzenlenecek Contemporary İstanbul için de benzer önlemler var. Ama bizde negatif test isteneceğini sanmıyorum. Aşı deseniz, ondan umudu kestik zaten! Kısacası, Frieze NY’a katılacak herkes umutlu. Hem sanatçı hem de galeri sahipleri insanlarla yeniden -maskeli de olsa- etkileşim kurmak için heyecanlı. Uzun süre virüsle boğuşan ve bugünlerde yeniden açılan NY’lu için de durum aynı. Unutmadan: Frieze New York 2021 konuşma programlarından en önemlisi “Vision & Justice” serisi. The Shed ve Frieze Viewing Room'da gerçekleşecek konuşma serisi, Vizyon ve Adalet Projesi'nin çalışmalarını onurlandırmayı hedefliyor. Vizyon ve Adalet Projesi, Amerika Birleşik Devletleri'nde ırk ve vatandaşlık arasındaki ilişkiyi anlamada sanatın temel rolünü incelemeye adanmış bir proje. Credits 1. Cao Fei 2. Kathleen Ryan / François Ghebaly Gallery 3. Olafur Eliasson / Tanya Bonakdar Gallery 4. Alessandro Pessoli / Anton Kern Gallery 5. The Shed’ Bloomberg Building 6. Frieze NY 2021
- ART
Nisan 2022 | Art | İtalya Venedik Bienali gündeminde neler var Yazı | Onur Baştürk Fotoğraflar | Pavlo Makov & Maria Lanko (Photo Credit: David Levene/ The Guardian) Cecilia Alemani (Photo Credit: Liz Ligon) Türkiye Pavyonu (Photo Credit: Marta Tonelli) D ünyanın en eski ve uzun süreli bienali olan Venedik Bienali, pandemi nedeniyle bir yıl ertelendikten sonra 23 nisanda halka açılıyor. 27 Kasıma kadar sürecek olan bienalin 59. edisyonu için konuşulan gündem maddelerinin birinci sırasında şu var: Kadınların zaferi! Şimdiye kadar ana sergisinde ağırlıklı olarak erkek sanatçılara yer veren Bienal’deki kadın-erkek oranı bu yıl radikal bir şekilde tersine çevriliyor. Bienalin İtalya doğumlu küratörü, aynı zamanda New York High Line Art'ın yönetmeni olan Cecilia Alemani Bienal’in ana sergisi için 213 sanatçı seçti. Bu sanatçıların yüzde 90’ı kadın. Etkinliğin küratörlüğünü yapan ilk İtalyan kadın olan Alemani bir röportajında, #metoo hareketinin son birkaç yılda getirdiği radikal değişikliklere rağmen anavatanı İtalya'nın “çok fazla cinsiyetçi” kaldığını itiraf etmişti. Alemani'nin kadın sanatçılara ağırlık vermesi sanat dünyasında şık bir telafi olarak değerlendiriliyor. Büyük serginin ana teması ise ünlü sürrealist ressam Leonora Carrington’ın oğullarına anlattığı hikâyelere eşlik etsin diye yaptığı çizimler, yani “Düşlerin Sütü”. SEKİZ ÜLKE İLK KEZ SERGİ YAPIYOR Aslında Venedik Bienali bu yıl pek çok ilki yaşıyor. Mesela sekiz yeni ülke bienaldeki ilk sergisini yapıyor: Kamerun, Kazakistan, Kırgız Cumhuriyeti, Namibya, Nepal, Umman, Uganda ve Özbekistan. Özellikle Kazakistanlı kolektif sanatçı grubu ORTA’nın sergisi şimdiden konuşuluyor. Bir başka yenilik ise Norveç Pavyonu’nu yerli Sami sanatçılarının devralacak oluşu… TÜRKİYE PAVYONU’NDA FÜSUN ONUR Venedik Bienali’nin Türkiye Pavyonu’nda İKSV organizasyonuyla Füsun Onur’un “Evvel Zaman İçinde” adlı sergisi yer alacak. Merakla beklenen bir diğer süperstar sergi Amerikalı heykeltıraş Simone Leigh'in siyahi kadınları anlattığı güçlü işlerinin yer alacağı sergi. “TÜKENİŞ ÇEŞMESİ”NİN ANLAMLI HİKÂYESİ Bir yandan bu yıl tüm gözler Ukrayna Pavyonu’nda. Çünkü pavyonun ana sanatçısı Pavlo Makov’un “Tükeniş Çeşmesi” adlı yerleştirmesinin Venedik’e getiriliş hikâyesi yıllar sonra film olacak denli anlamlı. Rusya’nın 24 şubatta ülkelerini işgal etmesiyle Venedik Bienali’ne katılımlarının zorlaşacağını anlayan Pavlo Makov ve küratör Maria Lanko, hızlı bir karar sürecinden sonra arabalarının bagajına Tükeniş Çeşmesi’ni oluşturan bronz hunileri yüklemiş ve Venedik’e doğru yola çıkmışlar. Ama tabii yerleştirmede yer alan 78 adet huniyi bagaja sığdırmaları mümkün olmamış. Bu nedenle bir kısmını İtalya’da yeniden yaptırmışlar. Lanko ve Makov, The Guardian’a verdikleri röportajda onları o gece Venedik’e doğru yola çıkaran ana motivasyonu şöyle açıklıyor: “Rusya, Ukrayna'yı ve Ukrayna kültürünü ortadan kaldırmak istiyordu. Kültürü yoksa Ukrayna da yok! Sergiyi kurmak için o gece bizi İtalya'ya gitmeye zorlayan duygu buydu. Burada olduğumuzu, var olduğumuzu göstermek için kararlıydık”. UNUTMADAN Bienal, Venedik’in iki alanında gerçekleşiyor. Biri Giardini, diğeri Arsenale. Venedik Bienali 2022, Türkiye Pavyonu, Füsun Onur
- ART
Ocak 2022 | Art | Türkiye for english click here Bir Yok Oluş Repertuvarı Yazı | Alp Tekin İ çinde yaşadığımız yüzyıl, sıcak savaşların yerini savaşın farklı formlarına bıraktığı, ekolojik dönüşümlerin sonuçlarıyla kaçınılmaz biçimde yüzleşildiği ve kapitalizmin en sert biçimde yaşandığı bir çağ. Bireylerin bu yaşananlar karşısındaki konumu ise tekilleşmeye, yalnızlaşmaya ve bir yok oluşa denk düşüyor. Bu yok oluş nihilist çağrışımının aksine, bir dönüşümü ve birey olarak değişen pratiklerimizi, karşımızdaki yeni dünyaya karşı stratejilerimizi temsil ediyor. Altı genç sanatçının işlerinin bir araya geldiği Vision Art Platform’daki “Bir Yok Oluş Repertuvarı” sergisi ise deformasyon kavramı bağlamında, yok oluşun farklı görünümlerini ortaya koyuyor. Bir süreci ve belli aşamaları barındıran deformasyon, kendini iki farklı görünümde ortaya koyuyor. Biri, imgenin temsiline ve anlamına ilişkin bir bozulma. İkincisi ise biçime dair bir bozulma veya biçimsizleşme. Sergide Bedia Ekiz, Hacer Kıroğlu, Parya Pahlevani, N.Pınar Özen, Tuğçe Diri ve Umut Bahçeci’nin işleri yer alıyor. 6 şubata kadar Vision Art Platform Akaretler No:35’te izlenebilecek “Bir Yok Oluş Repertuvarı”, Ceiba Tele Icu katkılarıyla gerçekleşiyor. An Extinction Repertoire Words | Alp Tekin T he century we live in is an age in which hot wars are replaced by different forms of war, the consequences of ecological transformations are inevitably faced, and capitalism is experienced in the harshest form. The position of individuals in the face of these experiences corresponds to singularization, isolation and annihilation. Contrary to its nihilistic connotation, this extinction represents a transformation and our changing practices as individuals, our strategies against the new world in front of us. The “An Extinction Repertoire” exhibition at the Vision Art Platform, where the works of six young artists come together, reveals different aspects of extinction in the context of the concept of deformation. Deformation, which includes a process and certain stages, manifests itself in two different appearances. One is a distortion of the representation and meaning of the image. The second is a distortion or deformity of the form. The exhibition includes works by Bedia Ekiz, Hacer Kıroğlu, Parya Pahlevani, N. Pınar Özen, Tuğçe Diri and Umut Bahçeci. "An Extinction Repertoire”, which can be watched at Vision Art Platform Akaretler No: 35 until February 6, is being realized with the contributions of Ceiba Tele Icu. Çapa 5
- ART
Şubat 2022 | Art | Amerika Frieze Los Angeles hakkında bilmeniz gerekenler Yazı | Oktay Tutuş 2 019 yılında ilk defa açılan Frieze Los Angeles, henüz çok genç olmasına rağmen dünya çağdaş sanat sahnesindeki etkileyici uluslararası fuarlar arasında yerini aldı dersek yanlış olmaz. 2021'de pandemi sebebiyle o da pek çok başka etkinlikle beraber o yılı pas geçmişti. Şimdi çok daha kuvvetli olarak geri döndü ve bu hafta sonu Los Angeles güneşine bir de sanat tayfı ekleyerek şehri aydınlatıyor. Frieze Los Angeles, Beverly Hilton Hotel'e bitişik olan yeni bir konumda yapılıyor bu yıl. Bu yeni yer, Hammer Museum ile Wallis Annenberg Performans Sanatları Merkezi arasında bir konumda yer alıyor. Frieze Los Angeles, büyük ölçüde çağdaş sanata odaklanıyor ve Los Angeles'ın son derece dinamik kültürünü ve görsel sanatlara küresel katkılarını gösteriyor. Bu nedenle hem sanat çevresi ve koleksiyonerler hem de sanatseverler için önemli bir fuar. Direktörlüğünü ise bu yıl Frieze Los Angeles ile işe başlayan Christine Messineo üstlendi. Daha önce yapılan edisyonunda Paramount Studios'tan kiralanan bir New York setinde sanat eserlerini sergileyerek şaşırtan fuarın bu yıl yeni konumu yeni bir yapıyı da barındırıyor. WHY Architecture kreatif direktörü Kulapat Yantrasast ve peyzaj direktörü Mark Thomann tarafından tasarlanan ısmarlama bir yapı fuarın yeni yuvası olacak. Peyzaj mimarına göre "Beverly Hills'in yemyeşil bahçelerinin mirasına uygun bir tasarım" olacak. Los Angeles ve dünyanın farklı yerlerinden 100'ün üzerindeki galerinin seçkileriyle oluşacak fuar deneyiminin kapsamını genişletmek için şehir genelinde Frieze haftası etkinlikleri yapılacak. Bu yıl fuarın 15 yaş ve daha genç galeriler için oluşturulan Focus LA isimli bölümünün küratörlüğünü Amanda Hunt yapıyor. Şehrin sanat hayatına yön veren 11 galerinin işleri burada görülebilecek. Dorothea Tanning, Beauford Delaney, Donald Judd ve Chris Burden gibi yakın geçmişin sanat tarihinde imzası olan isimlerin işlerini fuarda veya fuara gidemezseniz Frieze Viewing Room'daki Discover bölümünde keşfedebilirsiniz. BMW’NİN KOLEKSİYONU BMW'nin uzun yıllardır sanatçılarla yaptığı iş birliklerinin meyvesi otomobillerden oluşan bir koleksiyonu olduğunu biliyor muydunuz? Bilmiyorsanız bu koleksiyonu yeni eklenen Jeff Koons yapımı M850i xDrive Gran Coupe ile keşfetmeye başlayabilirsiniz. Koons'un üretimlerine yakın çizgide ve sanatın en pop halini sunan bu otomobillerden dilerseniz satın almanız da mümkün. Koons ve BMW, bu araçların 99 adetle limitli üretimi için anlaşmış.
- ART
December 2023 | Art & Culture ENNE & YUZU’S ART BASEL MIAMI EVENT Artificial intelligence-made artworks shown at the event organized by ENNE and Yuzu Magazine within the scope of Art Basel Miami week: AHMET RUSTEM EKİCİ & HAKAN SORAR Altered Surfaces AI Generated Video 3:00 Ahmet Rüstem and Hakan Sorar narrate a story in which patterns interweave to create a stable and unchanging surface, much like ceramics. Their project, named "Altered Surfaces," showcases a process that blends over 300 ceramic patterns, depicting a journey between memories and moments. By rendering ceramics, which are among the challenging elements of architecture, into a fluid state, they establish connections between symbols and memories. HAMZA KIRBAS 1- The Garden of the Past 01* 50, 2023 This artwork presents the relationship between the individual and objects in the form of an image, as a phenomenon in the "moment." Imagine taking a stroll through the world of images. What you are imagining is essentially creating a new image on the canvas of the past. The image of the past exists to envision the image of the future and to create the image of the future, we can consider the image as a phenomenon. As I create this image, I believe that I am a part of the image existing in the "moment," represented by an image of a chair. It leaves traces behind, traces of experiences that have been lived. 2- Metamorphosis 3' 37'' Loop, 2023 The Silent Symphony of Transformation Beyond the spoken words of everyday life lies a profound and intricate language, a universal form of expression that transcends the limits of sound. It is a language of signs and symbols, known as sign language, which forms the backdrop of a deep artistic narrative told not through words but through movement and symbolism. Like a word in sign language, the concept of metamorphosis begins with a single seed of thought, a silent gesture of possibility. It is a spark in the silent chambers of the mind, a seed promising transformation. Imagine the concept of metamorphosis in sign language, beginning with a single thought, a silent gesture of possibility. Picture the timeless symbol of transformation, the butterfly, but envision its form composed of symbols from sign language instead of vibrant colored wings. In this artwork, the butterfly soars through the air, leaving behind an elegant trail of intricate, complex signs that narrate the story of profound change. In this piece, the silent language of sign becomes a bridge between the observer and the metamorphosis unfolding before their eyes. The signs are like notes in a musical score, each contributing to the harmonious composition of change. The metamorphosis embodied in the signs of the butterfly invites us to contemplate the beauty of transformation in all its silent splendor. Metamorphosis, like a word in sign language, speaks to us without making a sound. It reminds us that change is not merely a verbal declaration but a visual and instinctive experience. 3- Eternal Defiance 02'00" Loop, 2023 "Eternal Defiance" emerges as an image from a future beyond time and space. This work, which places the audience at the center of the image, takes them on a journey as a phenomenon within the perceptual integrity of the viewer. A structure made of glass containing a burning chair, a paradox that challenges reality. The artwork captures the essence of human defiance by imagining the unquenchable spirit within the fragility of existence. It invites viewers to contemplate the delicate balance between vulnerability and unwavering determination in a context belonging to another world.
- ART
Nisan 2020 | Art | Türkiye BASE’in yeni dijital projesi yakında Yazı | Alp Tekin Ü lkenin yeni mezun sanatçı adaylarını sanatseverlerle büyük bir sergi yaparak buluşturan yeni nesil bir platform BASE. Bu yıl da eser başvuruları 1 mayısta başlıyor ve 1 temmuzda sona eriyor. www.base.ist adresinden yapılacak başvuruları aralarında Ayşe Erkmen, Azade Köker, Derya Yücel, Eda Berkmen, Gökşen Buğra, Leyla Gediz, Nancy Atakan, Öner Kocabeyoğlu ve Saruhan Doğan gibi isimlerin bulunduğu bir seçici kurul değerlendirecek. BASE 2020’nin hazırlıkları öncesi platformun beyin takımı olan üçlüye; Ali Kerem Bilge, Aslı Boduroğlu ve İdil Berkant Bilge’ye hem içinde bulunduğumuz süreci hem de platformun ruhunu sorduk. Şimdi söz BASE’cilerde… BASE platformu korona virüs sonrasına hazır mı? Bu kriz hem BASE'i hem de sanat dünyasının diğer organizasyonlarını nasıl etkileyecek? Sanat dünyası da diğer tüm sektörler gibi pandemiden etkilenmiş durumda. Türkiye ve dünyada sanat ve kültür etkinlikleri belirsiz bir zamana kadar ertelendi. Sanat galerileri, sanatçılar ve sanat kurumları olarak çağdaş sanat hafızamızın büyük darbe alacağı bir dönemden geçiyoruz. Normal şartlarda sanatseverleri fiziksel olarak bir araya getiren sanat dünyası bu döneme dijital kanallarla adapte olmaya çalışıyor. Bizim tarafımızda ise bir yandan BASE 2020’ye hazırlanırken (fiziksel olmasını umarak ama dijitale de hazırlık yaparak) bir yandan da dijitalde yeni bir proje üzerinde çalışıyoruz! BASE sanatçılarının bugüne kadar olan üretimleri konusunda dijital deneyim yaşatacak bir projemiz hep vardı. Ama bu dönemde genç sanatçıların yanı sıra tüm sanat topluluğuna da mevcut şartlarda bir nebze yardımı olabilir düşüncesiyle projeyi hızlandırdık. Yakında duyuruyor olacağız! Her yıl Türkiye'nin ilk kolektif Güzel Sanatlar Fakültesi mezunları sergisini yapıyorsunuz. İlk yıldan bugüne şöyle bir dönüp baktığınızda en çok hangi genç sanatçılar ön plana çıktı? Malzeme kullanımı ve şehir olarak çok farklı sanatçılar ön plana çıktı. Bu da yaratıcılığın spektrumu konusunda önemli ipuçları içeriyor. Yağlıboya, seramik, video, geleneksel sanatlar gibi çok farklı alanları farklı felsefelerle bir araya getirmiş arkadaşlarımız ön plana çıktı. Bu yıl yıldızı parlayacak isimler kimler? Yurtdışındaki misafir sanatçı programlarına, farklı ülkelerdeki festivallere kabul edilen, galeri ve sanat inisiyatifleri ile temsiliyetleri başlayan, bağımsız olarak üretimlerine devam eden ve başarılarını takip ettiğimiz çok arkadaşımız var aslında. Bu da bizi çok mutlu ediyor. O yüzden belli bir isim vermesek daha iyi. Ünlü koleksiyonerler sıfır kilometre isimlerin işlerine çok daha meraklı ve yakından takip edip satın alıyorlar. Koleksiyonerin bu ilgisini neye bağlıyorsunuz? BASE fikrinin doğuşunda koleksiyoner olarak bizim genç sanatçıları takip edebilme heyecanımızın da önemli bir yeri vardı. Aynı heyecanı koleksiyoner ve binlerce sanatseverde görmek bizi çok mutlu ediyor. Koleksiyoner için sanatçının ‘sanat yolculuğunun’ ilk durağından başlamak müthiş keyifli bir duygu. Kariyerli sanatçılar bazen bizim koleksiyonumuzda akademi işlerini görünce çok heyecanlanıp şaşırıyor. Yıllar sonra aynı duyguyu BASE sanatçılarıyla da yaşamayı umuyoruz. Koleksiyonerler benzer duygularla, çok içten bir ilgiyle BASE sanatçılarını takip ediyorlar. Aynı zamanda genç sanatçıların işleri sanat piyasasındaki ünlü isimlere göre daha makul fiyatlara satılıyor. Bu konuda herhangi bir sınırınız var mı? “Eser fiyatı 20 binin üzerinde olmamalı” gibi... Aslında sınırımız yok, çünkü seçilen işin üretim maliyetini bilmek gerekiyor. Mesela geçen yıl altın suyuyla çalışılmış geleneksel bir Türk sanatı eseri vardı seçilen eserler arasında. Maliyetini öğrenince biz de şaşırmıştık. Dediğim gibi, genelde hem okulların imkanları çerçevesinde üretilen eserler olması hem de sanatçıların yeni mezun olmuş olmalarından dolayı rakamlar doğal olarak makul oluyor. Umarız uzun vadede sağlıklı bir fiyat piyasası oluşmasına BASE katkı sağlar. Son olarak Türkiye'deki genç sanatçıların en çok ihtiyacı olan şey ne? Ya da neler? İlk olarak fırsat ve görünürlük. Bu da BASE’in aslında varoluş sebebi. Ardından üretime devam edebilecekleri bir atölye. Her ay hayatta kalabilecek kadar gelir ve alternatif sergileme imkanları. Özellikle oldukça zor bir dönemden geçtiğimiz bugünlerde serbest çalışan sanatçı ve zanaatkârlar olarak destek görebilmeleri gerekir. Fotoğraflar: l. Ali Kerem Bilge 2. Aslı Boduroğlu 3.İdil Berkant Bilge Eser Görselleri: l. Ebru Bulut 2. Engin Konuklu 3. Mustafa Mutlu ART | Kategorinin diğer yazıları ‘Resimlerin kendi içinde tedirgin olmasını önemsiyorum’ Mahremiyeti sorgulamak daha erotik Yuzu & nom-studios sunar ‘LOOP’ sergisi Kemal Özen "Gam'zede" Online Sergi Hangi yetişkin bir ‘Gam’zede’ değil ki artık? Ali Elmacı’nın atölye günleri notları May Parlar "Collective Solitude" Online Sergi Lara Kamhi’yle paradokslar ve izolasyon üzerine... BASE’in yeni dijital projesi yakında Sessiz Odanın Çığlığı İtalya’daki müzeden salgına bakınca… Yıldızı daha da parlayacak: Salman Toor Online açılış yapan İstanbullu sergi
- ART
Ekim 2021 | Art | Vol V ÖZER TORAMAN Bilinçli bir rüya kurgulayıcısı Yazı | Timur Can Ersoy O esnada dünya dönmeye devam eder. Özer Toraman’ın Pi Artworks’te açtığı son sergisinin ismi bu. Şimdi geriye yaslanıp rahatlayın: Resimlerinde özellikle açık pastel tonları kullanan, iki cinsiyete de ait olmayan melez figürler yaratan, sergideki işlerinin umutsuzluk ve yalnızlık hislerinden özgürleşmek için birkaç anahtar sunduğunun altını çizen Özer Toraman’ın uçsuz bucaksız hayal evreniyle tanışın… Resme olan ilgin ne zaman başladı? 1989 yılında Van'ın çok küçük bir köyünde doğdum. Dış dünya ile pek bağlantısı olduğu söylenemez. 9 yaşına kadar doğa ile iç içe geçirdiğim bu dönemde resim yapmak. hayal gücümü geliştirme olanağı sağladı ve hayatımda yer edinmeye başladı. Devamı için... Print YUZU MAGAZINE - V Out of Stock View Details