February 2025 | DESIGN & INTERIORS
TR BELOW
CASA FOSCOLO
a HISTORIC BUILDING REBORN
words Onur Basturk
We are in a 19th-century historical building in the heart of Beyoglu, Istanbul. Restored and reimagined by I-AM, this architectural gem now stands as a 25-room hotel, a proud member of Design Hotels. More than just a hotel, it also houses a bookstore and an art gallery, making it a dynamic cultural space. Its new name, Casa Foscolo, is a nod to the building’s storied past.
Emre Kuzlu, architect and founding partner of I-AM, which has offices in London, Istanbul, Dubai, Riyadh, and Jakarta, shares the details of the Casa Foscolo project with YUZU.
ANALYZING THE EXISTING STRUCTURE
What was the design process behind Casa Foscolo?
Casa Foscolo was conceived as more than just a hotel—it was envisioned as a space where hospitality and art intertwine, offering a holistic experience in every detail. The project’s owner, MV Holding, sought an innovative, experience-driven approach to bring this vision to life, and that’s where we came in.
We began by conducting a thorough analysis of the building’s existing condition. This allowed us to determine the necessary structural interventions while ensuring the preservation of its original character. We then explored various adaptive reuse scenarios, shaping our concept proposals based on the historical, cultural, and commercial context of the area. The final design aligned seamlessly with the client’s expectations.
Throughout the restoration process, we focused on preserving original materials, enhancing architectural details, and integrating modern structural requirements. Interior design and brand identity development progressed in parallel with these efforts. At every stage, our goal was to honor Casa Foscolo’s history while making it relevant to today’s urban landscape.
A STRIKING ARCH FORM THAT PAYS HOMAGE TO HISTORY
What challenges did you face during the design process?
Given the building’s age, location, and its status as a registered historical landmark, the project presented significant challenges. Working on a protected structure in Beyoğlu is particularly demanding, requiring a meticulous, lengthy, and sometimes exhausting process. Fortunately, the design strategy we developed ensured a smooth execution.
Another major challenge was balancing Casa Foscolo’s multiple functions—it operates as a hotel, an art gallery, and a public space all at once. Merging these diverse elements into a cohesive whole was a complex task, both architecturally and in terms of user experience design, but it was also a highly rewarding process.
What was the primary goal for Casa Foscolo’s design? Do you think you achieved it?
Our aim was to transform Casa Foscolo into a living, dynamic meeting point rather than just another hotel. We wanted to create a space that stayed true to its historical context while catering to the needs of contemporary city life and its visitors. Looking at the final result, I believe we successfully brought this vision to life.
How do the red arches in the lobby reference the building’s history?
When defining Casa Foscolo’s identity, we carefully considered the building’s past, its surroundings, and the emotions we wanted the brand to evoke. Color selection played a key role in this process. After exploring different tones, we chose terracotta, a shade that both reflects the structure’s history and resonates with Beyoğlu’s vibrant spirit. This hue became a modern reinterpretation of the building’s original materials—bold, striking, and full of character.
The distinctive arch forms serve as a direct architectural reference to the building’s neoclassical heritage. We wanted to highlight these powerful shapes as a way of reinterpreting historical architectural elements. The combination of color and form resulted in an identity that respects the past while embracing the energy of the present. The mirrored ceiling further amplifies this experience, transforming the arches into an immersive installation. More than just an architectural intervention, these arches embody the artistic soul of Casa Foscolo.
When the entrance doors open, they create a strong and memorable visual statement from the outside. And as you step in, standing beneath the arches and looking up, you become part of the story they tell.
INSPIRATION AND REFERENCES BEHIND CASA FOSCOLO
What references shaped Casa Foscolo’s identity?
We drew inspiration from the building’s history, Asmalımescit’s layered cultural fabric, and Beyoğlu’s role as a crossroads of artistic and social interaction. Originally built between 1890 and 1900, the structure was commissioned by the Venetian Foscolo family for their maritime company, Foscolo Mango & Co. Ltd., as a pioneering apart-hotel. In the 1930s, it was acquired by the German Holstein family.
The building’s location, in Beyoglu’s "Four Roads District," also played a crucial role in shaping the design approach. Much like this neighborhood, Casa Foscolo is envisioned as a convergence point of diverse cultural, artistic, and social influences. The logo and graphic identity merge historical references with contemporary textures, reinforcing this dialogue between past and present.
ART SELECTION AND CURATION
How were the artworks selected? Did you collaborate with a curator?
The client already had a remarkable art collection. As the brand and interior narrative of the space took shape, the curation of the artworks was led by art consultant Meriç Aktaş, in collaboration with the client. Some pieces were selected together, ensuring a seamless integration with the space’s overall concept.
For example, the niche behind the reception desk features a piece by Ayşe Gül Süter, an artist known for her work centered on color and light. Another of her works, placed above the fireplace in the lobby, creates a striking contrast with the marble mantelpiece and exposed brick, blending historical references with a contemporary aesthetic.
Behind the signature arch structure, a work by Moscow-based artist Oleg Dou further enhances the artistic narrative of the space.
İstanbul’un kalbi Beyoğlu’nda 19. yüzyıldan kalma tarihi bir yapıdayız. Restorasyon, mimari, yeniden işlevlendirme, iç mimari ve marka kimliği çalışmaları I-AM tarafından yapılan bu tarihi yapı, bugün artık Design Hotels üyesi 25 odalı bir otel. Aynı zamanda kitabevi ve sanat galerisi gibi alanları da içinde barındıran dinamik bir alan. Yeni ismi ise binanın geçmiş tarihine atıfta bulunuyor, Casa Foscolo.
Londra, İstanbul, Dubai, Riyadh ve Jakarta’da ofisleri bulunan I-AM’in kurucu ortağı mimar Emre Kuzlu, Casa Foscolo projesine dair detayları YUZU için anlattı.
ÖNCE BİNANIN MEVCUT DURUMUNU ANALİZ ETTİK
Casa Foscolo projesinde nasıl bir tasarım süreci izlendi?
Casa Foscolo projesi sıradan bir otel konseptinin ötesine geçerek sanat ve konaklamanın iç içe geçtiği, her detayıyla bütüncül deneyim sunan bir mekan yaratma arzusuyla başladı. Proje sahibi MV Holding’in bu vizyonu hayata geçirecek yenilikçi ve deneyim odaklı bir yaklaşıma ihtiyacı vardı ve bu arayış bizi buluşturdu.
Öncelikle binanın mevcut durumunu detaylı bir şekilde analiz ettik. Böylece hem yapısal açıdan gerekli müdahaleler hem de binanın özgün karakterinin nasıl korunacağı belirlendi. Ardından yeniden kullanım senaryoları üzerinde çalışıldı. Yapının bulunduğu bölgenin tarihi, kültürel ve ticari bağlamından yola çıkarak oluşturduğumuz senaryolar üzerinden hazırladığımız konsept önerileri müşterinin beklentileriyle örtüştü.
Restorasyon sürecinde özgün malzemelerin korunması, mimari detayların iyileştirilmesi ve modern yapısal gereksinimlerin entegrasyonuna odaklandık. İç mimari ve marka kimliği süreçleri de bu aşamaya paralel olarak ilerledi. Her adımda amacımız Casa Foscolo’nun geçmişini yüceltirken günümüz dinamiklerine uygun bir yapı yaratmaktı.
ÇARPICI KEMER FORMU BİNANIN TARİHİNE BİR GÖNDERME
Tasarım sırasında yaşadığınız zoruluklar oldu mu?
Projenin yapısı, lokasyonu, binanın mevcut koşulları ve 2. derece tarihi eser olması nedeniyle zor bir uygulama sürecini beraberinde getirdi. Özellikle Beyoğlu bölgesinde bulunan tescilli yapılar için daha da zor, uzun soluklu ve yer yer yıpratıcı bir süreç. Neyse ki oluşturduğumuz kurgu sayesinde her şey olabildiğince sorunsuz ilerledi.
Ayrıca Casa Foscolo’nun hem otel hem sanat galerisi hem de bir kamusal alan olarak hizmet verecek olması da bizim için önemli bir tasarım problemini teşkil ediyordu. Bu farklı fonksiyonları dengeli bir şekilde bir araya getirmek, hem mimari hem de deneyim tasarımı açısından oldukça düşündürücü; ama bir yandan keyifli bir süreçti.
Casa Foscolo tasarımında ulaşmak istediğiniz ana hedef neydi? Nihayetinde buna ulaşabildiniz mi?
Hedefimiz Casa Foscolo’yu sadece bir otel olmaktan çıkarıp yaşayan, dinamik bir buluşma noktası haline getirmekti. Tarihi bağlamını kaybetmeden, günümüzün kent hayatına ve kullanıcı beklentilerine uygun bir mekan yaratmak istedik. Bugün baktığımızda, bu vizyonu büyük ölçüde gerçekleştirdiğimizi söyleyebilirim.
Lobi alanındaki kırmızı kemerler binanın tarihine nasıl bir göndermede bulunuyor?
Casa Foscolo’nun kimliğini oluştururken yapının geçmişi, bulunduğu bölge ve markanın yaratmak istediği duygu üzerine çok kafa yorduk. Renk seçimi de bu sürecin önemli bir parçasıydı. Başlangıçta farklı tonlar üzerine çalıştık, ancak terrakota kiremit rengi, hem yapının tarihine hem de Beyoğlu’nun enerjik ruhuna en iyi şekilde yanıt verdi. Bu renk, yapının özgün malzemelerinin modernize edilmiş bir yorumu olarak şekillendi: Güçlü, çarpıcı ve karakteristik.
Çarpıcı kemer formu ise yapının neoklasik üslubuna ve tarihine doğrudan bir gönderme yapıyor. Binanın geçmişindeki mimari öğeleri yeniden yorumlayarak, bu güçlü formu ön plana çıkarmak istedik. Renk ve form birleştiğinde Casa Foscolo’nun geçmişine saygı duyan ve bugünün dinamik ruhunu yansıtan mimari kimliği ortaya çıktı. Bu kemerli müdahale, yapıya ve markaya kazandırmak istediğimiz ruh, enerji ve dinamizmin mekânsal karşılığı oldu. Tavandaki ayna yüzeyle birlikte mekânsal deneyimi zenginleştiren bir enstalasyon haline geldi. Sonuç olarak, bu ikonik kemerler sadece bir mimari müdahale değil, aynı zamanda yapının sanatsal kimliğinin parçası. Binanın giriş kapısı açıldığında dışardan bakan biri için güçlü ve karakteristik bir sahne yaratıyor. İçeriye adım attığınızda ise kemerlerin önünde durup hafifçe yukarı baktığınızda bu anlatının bir parçası haline geliyorsunuz.
Hangi referansları baz alarak Casa Foscolo’nun kimliğini oluşturdunuz?
Yapının tarihi, Asmalımescit’in katmanlı kültürel yapısı ve Beyoğlu’nun simgesel kavşak noktalarından ilham aldık. 1890-1900 yılları arasında inşa edilen bu yapı, Venedikli Foscolo ailesi tarafından kurulan denizcilik şirketi Foscolo Mango & Co. Ltd. için öncü bir apart-otel olarak tasarlanmış. 1930’larda ise bina Alman Holstein ailesi tarafından devralınmış.
Yapının bulunduğu yer ise Beyoğlu’nun “Dört Yol Bölgesi”. Burası markanın temel tasarım yaklaşımını şekillendirdi. Nitekim, Casa Foscolo da tıpkı bu bölge gibi farklı kültürel, sanatsal ve sosyal etkileşimlerin kesiştiği bir nokta. Logo ve grafik dili, binanın geçmişinden gelen çizgilerle modern dokuları bir araya getiriyor.
Sanat eserleri neye göre seçildi? Küratörle mi çalıştınız?
Müşterinin zaten çok değerli bir sanat koleksiyonu vardı. Yapının marka ve iç mekân tasarımıyla anlatısı ortaya çıktıkça, eserlerin kürasyonu ve yerleşimleri müşterinin sanat danışmanı Meriç Aktaş öncülüğünde şekillendi. Bazı seçimleri ise birlikte yaptık. Mesela resepsiyonun arkasındaki niş için, üretimlerinin merkezinde renk ve ışığı konumlandıran sanatçı Ayşe Gül Süter’in eserini seçtik.
Aynı şekilde, lobi alanındaki şöminenin üzerinde yer alan başka bir Ayşe Gül Süter eseri, mermer şömine çerçevesi ve tuğla duvar dokusunun tarihi referansını çağdaş çizgisiyle günümüze taşıyor. Kemerli yapının arkasında ise Moskovalı sanatçı Oleg Dou’nun eseri yer alıyor.
