top of page
Cihan Bacak _ Muscular Theology - 04.png

January 2024 | Art & Culture

english below

CİHAN BACAK 

Creator of Muscular Theology

words Onur Baştürk

‘Muscular Theology’ nasıl ortaya çıktı? 

 

İki yıldır spor salonuna gidiyorum. Hayatıma bu rutini kattığımda zamanla her şey başka bir hal aldı. Sporda obsesif bir şekilde dinlediğim pop şarkılarının sözleri, salonda geçirdiğim saatlerde erkeklerin kafama kazınan anlarıyla birleşti ve bu AI projesi doğdu. Aslında zihnimde kadrajladığım tüm o iç gıcıklatıcı görüntüleri fotoğraflamak da güzel olurdu, ama bu legal olarak mümkün değil! O nedenle AI yardımıma yetişti. Gerçek dünyadan yola çıkarak fantastik-gerçekçi bir dünya kurdum. 

 

Bir fotoğrafçı olarak üretimlerim sırasında Türkiye’de duvara çarptığım bazı sınırlar var. Fotoğraf projelerinde tam olarak altını çizemediğimi düşündüğüm homoerotizmle, yıllardır odağımda olan moda ve modern dansı, hareketi yapay zekâ ile bir araya getirdim. En son geldiğim noktada oluşturduğum görüntüler öyle sinematografik ki… 

 

Tıpkı kadınların birbirleri için giyinmesi gibi, erkeklerin de kas yapmasının alt metninde “birbirlerine vücutlarını beğendirmeye çalışmaları” olabilir mi? 

 

Kesinlikle. Birçok insan için çok da rahatsız edici olabilecek bir şey bu. Spora ilk başladığımda özellikle sabah salonun açıldığı saatte gidiyordum. Zira o testosteron, şov ve yarış; yeni başlayan biri için çok ezici. Ama ilerledikçe bir şekilde o sessiz kulübe sen de katılıyorsun. Önceden sana sinek gibi bakanların seni izlediğini fark ediyorsun. Feci homo-erotik. Herkes birbirini izliyor. Belki çoğu birbirinin adını, işini bilmiyor ama kaçta salona girip çıktığına, gelişimine hakim. Ve kesinlikle bu yarışın bir pozitif yanı var. Seni diri tutuyor. 

 

Kaslı erkek dünyası, en ikonik örneği Tom of Finland başta olmak üzere her daim homo-erotizmin değişmeyen unsuru oldu. Şu an ürettiklerinden yola çıkarak, homo-erotizm evreninde kendi işlerini nasıl bir yere koyuyorsun? 

 

Yapay zekânın bizim gibi topraklarda -Avrupa ülkelerine göre- görsel sanatta daha farklı bir şekilde gelişebileceğine ve belki sözü olan işler çıkartabileceğine inanıyorum. Çünkü benim kurduğum senaryoda birkaç adamı bir araya getirip, doğal bir şekilde yakınlaştırıp bir de işin içine tasarımcı kıyafetleri sokmak o kadar zor ki… Bu nedenle kimsenin kaprisini çekmeden airpod’umu takıp kafamdaki imajları elde edebildiğim, istediğim zaman ara verip kahvemi koyabildiğim bir ortam, bildiğin bir rüya! 

 

İlerleyen dönemlerde bizim gibi ülkelerin markalaşmış sanatçıları bu alanda belki fotoğraftan daha fazla olursa buna şaşırmam. Fransa’da, Yunanistan’da, Sırbistan’da bir süre geçirdim ve konuştuğum tüm üreten kişiler yapay zekâya çok yabancıydı. Muscular Theology’i kafaları dahi almıyordu. Muhtemelen orada bazı şeylere erişim buradan farklı olduğu için onların buna o kadar ihtiyacı yok. Ama benim için müthiş bir kısa yol. Oturduğum yerden Paris’te bir dergiye iş çalışıp yollayabiliyorum. Dünyanın öbür bir ucundan Muscular Theology tişört koleksiyonu için mail alabiliyorum ya da hiç tanışmadığım Avrupalı bir tasarımcı bana yeni koleksiyonu için AI’la kampanya hazırlama fikriyle gelebiliyor.

 

Seni fotoğraf sanatçılığınla tanıdık. Fotoğraflarda da erkek bedeni çoğunlukla odak noktasıydı ve genelde devinim halindeki bedenler vardı. Fotoğraf sanatçısı Chloe Rosser, Yuzu’ya verdiği bir röportajda çıplak olarak fotoğrafladığı bedenler için şöyle diyordu: “Figürlerimi cinsiyetsizleştirmeye çalışıyorum. Cinsel çekicilikle ilgilenmiyorum”. Senin için fotoğrafladığın bedenler nasıl bir anlam taşıyor? 

 

Fotoğrafta genelde çağdaş dansçılar, performans sanatçıları, oyuncular ile çalışıyorum. Bu insanlar ne yaptığını çok iyi bilen, multidisipliner, ortaklığa açık, masaya yeni bir şey koyabilen kişiler… Çekimler sonrasında genelde yüzün saklı olduğu ya da ifadenin tanımsız olduğu fotoğrafları seçtiğimi fark ettim. Bu çok bilinçli değildi, ama az çok hep böyle oldu. Eğer yüzün görünür olduğu bir fotoğraf varsa, birkaç tane de vücut parçalarının olduğu fotoğraflar yer aldı çektiğim serilerde. Sanki her parça arasında bir demokrasi olmalı. Yüze kıyak geçmek istemiyorum! 

 

Hiçbir zaman çektiğim kişiyi seksi, göz alıcı çekme gibi bir kaygım olmadı. Bir bütün var ve parçalara ayırdığında da kendi içinde uyumu, farklı çekicilikleri var bedensel olarak…

 

Bir de çıplaklığı o kişiyi objeleştirmeden çekmek çok önemli. Bazı çektiklerime sırf çıplaklık var diye seksi diyen insanlarla karşılaştım, ama bana sorarsanız son derece romantik, duygusal işlerdi. Çıplaklığın tabu olması çok sıkıcı ve fotoğrafta, AI’da ve diğer alanlarda bunu kırmak için elimizden geleni yapmalıyız. Yıkmazsak sırf fotoğrafta biri çıplak diye seksi diyorlar. Halbuki -klişe ama- üzerinde kıyafet olan, öylesine bakan biri aslında gerçekten feci seksi olan olabilir. O işler aslında öyle olmuyor yani.

How did ‘Muscular Theology’ emerge? 

 

I have been going to the gym for two years. After bringing this routine to my life, everything has changed over time. The lyrics of pop songs, which I listened to obsessively when I was exercising, combined with the moments of men engraved in my head during the hours I spent at the gym. As a result, this AI project was born. It would actually be nice to photograph all those squeaky images that I have framed in my mind, but it is not legally possible! And that's where AI came to help. I built a fantastic-realistic world based on the real world. 

 

As a photographer, there are some limits that stopped me during my production in Turkiye. With homoeroticism, which I thought I could not fully highlight in photography projects, I brought together fashion and modern dance and movement, which have been my focus for years, all with the help of artificial intelligence. The images I created at the point I arrived are so cinematographic... 

 

Just like women dress for each other, can it be that men try to “make each other like their bodies” in the subtext of muscle building? 

 

Absolutely! This is something that can be very uncomfortable for many people. When I first started doing sports, I was going especially at the time of the opening of the gym in the morning. Because the testosterone, the shows, and the race are overwhelming for a beginner. But as you move forward, you somehow join that quiet club. You notice that those who used to look at you like flies are watching you now. Terribly homo-erotic. Everyone is watching each other. Maybe most of them do not know each other's names and jobs, but they know when they enter and leave the gym and how they develop. And there's definitely a positive side to this race. It keeps you alive. 

 

The muscular male world has always been an unchanging element of homo-eroticism, with the most iconic example of Tom of Finland. Based on what you produce now, where do you put your work in the universe of homo-eroticism? 

 

I believe that artificial intelligence can develop differently in visual art in lands like ours -compared to European countries- and maybe produce works with promise. Because in the scenario I set up, it is so difficult to bring a few men together, bring them closer in a natural way, and put designer clothes into this equation... For this reason, an environment where I can put on my Airpod and get the images in my head without attracting anyone's whim, where I can take a break and put my coffee whenever I want, is a dream you know! 

 

In the future, I would not be surprised if the branded artists of countries like ours are more than photos in this field. I spent some time in France, Greece, and Serbia, and all the producers I spoke to were very unfamiliar with artificial intelligence. They could not even begin to understand Muscular Theology. They probably do not need it as much because for them accessing specific things is different from here. But it is a terrific shortcut for me. From where I live, I can work and send to a magazine in Paris. If it weren't for AI; as it is doubtful that I would even get a visa... 

bottom of page