top of page
Fotoğraf_ Kayhan Kaygusuz(1).JPG

June 2024 | Art & Culture

english below

VUSLAT

‘Kendimizi her şeyden üstün görüyoruz’ 

words Onur Baştürk

photos Kayhan Kaygusuz 

Vuslat’ın MSGSÜ Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde başlayan “Emanet” sergisinde öğrendiğim bir masal var. “Ayağına Diken Batan Serçe” isimli bu masalı Vuslat’a küçükken anneannesi anlatırmış. Masalın ana fikri şu: İnsanlar kendi hayat rutinlerine dalıp onlara emanet edilen şeyleri anında unutuyor. Sonra da hayıflanıyorlar, nasıl unuttuk diye… Vuslat’ın sergisi ‘emanet’ kavramını bunun gibi birçok farklı yönden ele alıyor. Dahası, farklı disiplinleri bir araya getirerek anlatıyor. Dolayısıyla sergiyi izlerken unutup gittiğiniz tüm duygu ve düşüncelerinizi de çıkarıyorsunuz emanet kutusundan, bilinçaltından… 

 

Geçtiğimiz yıl Baksı Müzesi’nde gerçekleşen heykel odaklı “Emanet” serginiz bu kez farklı disiplinlerden sanatçıların işleriyle (ses, anlatı peyzajı vs.) harmanlanmış bir halde karşımıza çıktı. Bu tercihin sebebi nedir? Sergiye gelenleri “çoklu bir deneyim”e davet etmek mi?

Emanet kavramı sadece fiziksel nesnelerle sınırlı olmayan, aynı zamanda zaman, mekân ve duyusal deneyimlerle de ilişkili bir olgu. Bu nedenle, ses, anlatı peyzajı ve diğer disiplinleri de kullanarak izleyicilerşe daha katmanlı iletişim kurmayı istedim. Sanatın farklı formlarını bir araya getirmek hem fiziksel hem de duygusal olarak bana daha geniş bir ifade alanı sağlıyor. 

Venedik Bienali’nde gördüğüm Manal AlDowayan’ın eseri de ses ve müziği içine katan bir yerleştirmeydi. Ses sizin ne ifade ediyor? Son tahlilde ses mi yoksa yazı mı desem, hangisini tercih ederdiniz?

 

AlDowayan’ın eserlerinde kültürel dönüşüm, kolektif hafıza konuları belirgin şekilde öne çıkıyor. Açıkçası medyumdan önce benim için konu daha fazla önem arzediyor. Önceliğim bu nedenle yazı. Farklı coğrafya ve dillerde ortak anlam taşıyan temaları işlemenin en geçerli ve geleneksel yolunun yazı olduğunu düşünüyorum. Sanatçıların kültürel kökenlerine duydukları bağlılığın ve değerlerin sanat ortamında kültürel bir değere dönüştürerek aktarılması geçmişten günümüze gelen emaneti aktardığımızı tekrar hissettiriyor. Bunu da yazı üzerinden hafızaya kazımak kendimi daha yakın hissettiğim bir pratik.

Sizin için ‘emanet’ neleri çağrıştırıyor? Emanet almaktan mı yanasınız yoksa emanet bırakmaktan mı?

Benim için emanet karşılıklı güven, sadakat ve sorumluluk anlamına geliyor. Emanet almak, güvenin ve sorumluluğun bir göstergesi olarak değerli. Ancak, emanet bırakmak da aynı derecede önemli. Çünkü bu, güven duygusunu başkalarına aktarmak ve onların sorumluluğuna güvenmek anlamına gelir. Bu denge, toplumsal ilişkilerde karşılıklı güveni ve bağı güçlendirir. Dolayısıyla, hem emanet almanın hem de emanet bırakmanın önemine inanıyorum.

KENDİMİZİ HER ŞEYDEN ÜSTÜN OLARAK GÖRÜYORUZ  

 

Bize emanet edileni korumaya çalışan değil de, yıkıp yenisini yapmaya kodlanmış bir toplumuz. Buna katılır mısınız? Sizce neden böyle?

 

Modernizmden sonra bireysel egomuzun şişirilmesiyle beraber her şeye muktedir olduğumuz, her şeyi yapabileceğimiz ve hatta her şeyin üzerinde olduğumuz yanılgısına kapıldığımızı düşünüyorum. Kendimizi her şeyden üstün ve her şeyin sahibi olarak görüyoruz. Özellikle de doğanın… Doğanın gücünü idrak etmeli, onunla eşit olduğumuzu, hatta onun kalıcı bizim gidici olduğumuzu anlamalıyız. Bu idrakı gerçekleştirmek için onunla ilişki kurmalı, onu dinlemeli, anlamaya çalışmalı ve bize sunduklarını görmeliyiz. Uyanış bu şekilde olmalı.

Kolay değil, ama samimi bir merak duygusuyla bunu hayatımıza sokabilirsek, meseleyi başka bir yere taşıyabiliriz. Bize emanet edilenleri koruma bilincine ulaşmamızı sağlayacak olan bence bu.

 

MALZEMEDEN ÖNCE KONU 

 

Serginin üretim sürecini de merak ediyorum. Mesela kullandığınız malzemelere çok özendiğinizi duymuştum. Nasıl bir süreç var? Kısaca anlatır mısınız?

 

Süreç aslında düşünerek başlıyor. Malzemeden önce konu geliyor. Konuyu nasıl ifade edeceğimi malzemeyi keşfederek başlıyorum. Araştırma süreci de bir o kadar ilginç oluyor.  Kullandığım malzemelerin listesi çok genişledi. Yazınsal dokümanlar, doğadan toplanan malzemeler (bitkiler, toprak, kum gibi doğal malzemeler), dokunabilir ve dokuma yapılabilir her türlü malzeme, ses, ışık ve şu an aklıma gelmeyen pek çok şey… Neyi ne ile nasıl ifade etmek isteyeceğimi aslında düşüncelerim; yani bilincim ve bilinçaltım belirliyor. 

Yeni medya araçlarını, özellikle de yapay zekâyı sanat üretimlerinde bir araç olarak kullanıyor musunuz? Ya da bir araç olarak kullananlara karşı tavrınız nedir?

Yeni medya araçları ve yapay zekâ, merak ettiğim ve kurcalamak istediğim alanlar arasında yer alıyor. Sanata dair pratiğe dönüşebilecek her araç benim için merak konusu. Bu nedenle, bu teknolojilerin sunduğu olanakları keşfetmek pratiğimin doğal bir parçası. 

 

SAMİMİ BAĞLARIN EN ÖNEMLİ ADIMI CAN KULAĞIYLA DİNLEMEK 

Artık hayatınızın önemli bir bölümünü sadece sanatçı Vuslat kaplıyor diyebilir miyiz? İş insanı kimliğiniz ne kadar hayatınız ve sanatınızın içinde?

 

Tabii ki, diyebiliriz. Medyada geçirdiğim uzun yıllar boyunca medyanın yaptığı toplumsal katkıyla ilgiliydim. İşin ekonomik tarafındansa toplumsal tarafıyla ilgilenmek beni daha çok heyecanlandırırdı. Cinsiyet eşitliği, insan hakları, toplumsal barış, duyulmayan seslerin duyulması ilgi alanlarım oldu. Sanat ise ilgilendiğim bu toplumsal meseleler üzerine çalıştığım bir ifade alanı. Sanat aracılığı ile bu alanlarda bireysel ve toplumsal keşfe çıkıyor, soru soruyor, araştırıyorum. ‘Vuslat Foundation’da ise bu konular özelinde çözüm üretip aksiyon almaya çalışıyoruz. Hayatla, birbirimizle, doğayla ve etrafımızdaki her şeyle bağımızı merak ediyor, araştırıyor ve bu bağları nasıl onarabiliriz sorusuna kafa yoruyorum. 

 

Samimi bağların en önemli, vazgeçilmez adımının ise can kulağıyla dinlemek olduğunu düşünüyorum. Bugün dünyadaki sorunların birçoğunun altında, bu ilişkisizlik ve zayıflayan bağlar olduğunu düşünüyorum. Can kulağıyla dinlemek, önyargılardan uzaklaşmak, merak etmek ve  dinlediğin kişiye odaklanmaktır. Kendi zihnine ve kendi fikirlerine değil; dinlediğine ve duyduklarına odaklanmaktır.

VUSLAT

‘We see ourselves above all else’

There is a fairy tale I learned at Vuslat's exhibition "Emanet" at MSGSU Tophane-i Amire Culture and Art Center. Vuslat's grandmother used to tell her this tale called "The Sparrow with a Thorn in its Foot" when she was little. The main idea of the story is this: People get caught up in their own routines and immediately forget the things entrusted to them. And then they lament, how could we have forgotten... 

Vuslat's exhibition deals with the concept of "entrustment" in many different ways. It also brings together different disciplines. So, while looking at the exhibition, you also take out all the feelings and thoughts that you have forgotten, from the place where you left them, from the subconscious... 

 

Your sculpture-oriented exhibition "Emanet", which took place last year at Baksı Museum, was this time mixed with the works of artists from different disciplines (sound, narrative landscape, etc.). What is the reason for this choice? Is it to invite visitors to a "multiple experience"?

 

The concept of relics is not limited to physical objects, but is also related to time, space and sensory experiences. For this reason, I wanted to create a multi-layered communication with the audience by using sound, narrative landscape, and other disciplines. Bringing together different art forms gives me a wider space for expression, both physically and emotionally. 

WE SEE OURSELVES AS SUPERIOR TO ALL  

 

We are a society that is coded not to preserve what has been entrusted to us, but to destroy it and build a new one. Would you agree with that, why do you think that?

 

I think that with the inflation of our individual egos after modernism, we have fallen into the delusion that we are capable of everything, that we can do everything, and even that we are above everything. We see ourselves as superior to everything and as the owner of everything. Especially nature... We have to realize the power of nature, we have to realize that we are equal to it, that it is permanent and that we are impermanent. In order to realize this, we have to engage with it, listen to it, try to understand it and see what it offers us. This is how awakening is supposed to happen.

 

It is not easy, but if we can bring this into our lives with a sincere sense of curiosity, we can take the matter to another place. I think this is what will allow us to reach the consciousness of protecting what has been entrusted to us.

 

SUBJECT BEFORE MATERIAL 

 

I am also curious about the production process of the exhibition. For example, I heard that you are very particular about the materials you use. What kind of process is that? Could you briefly describe it?

 

The process actually begins with thinking. The theme comes before the material. I start by discovering how to express the theme by exploring the material. The research process is equally interesting.  The list of materials I use has expanded a lot. Literary documents, materials collected from nature (natural materials such as plants, soil, sand), all kinds of materials that can be woven and braided, sound, light, and many other things I can't think of right now... What I want to express and how I want to express it is actually determined by my thoughts, that is, my consciousness and subconscious. 

 

Do you use new media tools, especially artificial intelligence, as a tool in your artistic productions? Or what is your attitude towards those who use them as a tool?

 

New media tools and artificial intelligence are among the areas I am curious about and want to explore. Any tool that can become a practice in art is a matter of curiosity for me. Therefore, exploring the possibilities of these technologies is a natural part of my practice. 

 

THE MOST IMPORTANT STEP IN SINCERE RELATIONSHIPS IS LISTENING WITH THE EAR OF THE HEART. 

 

Can we say that only the artist Vuslat occupies a significant part of your life now? 

 

Of course you can say that. During my long years in the media, I was interested in the social contribution of the media. I was more interested in the social side of the business than the economic side. Gender equality, human rights, social peace, hearing voices that are not heard were my areas of interest. Art is a form of expression where I work on these social issues that interest me. Through art I make individual and social discoveries, ask questions and research in these areas. At the Vuslat Foundation, we try to find solutions and take action on these issues. I wonder and research about our connection to life, to each other, to nature and to everything around us, and I think about how we can repair these connections. 

 

I believe that the most important and indispensable step for sincere connections is to listen carefully. I believe that this lack of connection and weakening of bonds is at the root of many of the problems in the world today. Listening attentively means letting go of preconceptions, being curious, and focusing on the person you are listening to. It is focusing on what you are hearing and hearing, not on your own mind and your own ideas.

bottom of page